admin tarafından yazılmış tüm yazılar

TCK 184: İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Nedir?

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 184. maddesi, yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ya da yaptıran kişileri cezalandırır. Bu suç kapsamında olan fiiller şunlardır:

  • Ruhsatsız bina yapmak veya yaptırmak (TCK 184/1)
  • Ruhsatsız inşaatlara elektrik, su veya telefon bağlantısı sağlanmasına izin vermek (TCK 184/2)
  • Yapı kullanma izni olmayan binalarda sanayi faaliyetlerine müsaade etmek (TCK 184/3)

Bu suçlar için bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

İmar Kirliliği Suçunun Uygulama Alanı

TCK 184/4’e göre bu suç, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi bölgelerde işlenebilir. Eğer suçun konusu bir sit alanında yer alıyorsa, aynı zamanda 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet suçu da gündeme gelebilir.

Yargıtay kararlarına göre, bina yapılan taşınmazın imar planı içinde olup olmadığı belirlenmeli ve eğer özel imar rejimi kapsamında değilse beraat kararı verilmesi gerekmektedir.

Kamu Davasının Açılmaması veya Düşmesi

TCK 184/5 hükmü gereğince, kişinin ruhsatsız veya ruhsata aykırı yaptığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde kamu davası açılmaz. Açılmış olan dava düşer ve mahkûmiyet kararları tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.

İmar Kirliliğine Neden Olan Durumlar ve Yargıtay Kararları

1. Balkonların Kapatılması Ruhsata aykırı olarak balkonların kapatılması veya yeni kapalı alanlar oluşturulması imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturur. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/5257 E., 2024/6975 K.)

2. Çatının Yükseltilmesi ve Kapatılması Mevcut binanın çatı katında terasların kapatılması ve çatının yükseltilmesi bu suç kapsamında değerlendirilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/16445 E., 2024/7553 K.)

3. Sundurma Yapımı Sundurmalar genellikle bina sayılmasa da, tamamen kapalı bir alan oluşturulursa suç oluşabilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/17081 E., 2023/24379 K.)

4. Dükkanın Meskene Dönüştürülmesi Dükkanın meskene çevrilmesi imar kirliliği suçunu oluşturmaz, ancak idari yaptırım gerektirebilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/20724 E., 2014/24679 K.)

5. Garaj Yapımı Garajın bina sayılması için duvarlarla örülüp örülmediği dikkate alınmalıdır. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/23009 E., 2014/30523 K.)

6. Yapı Tatil Zaptından Sonra İnşaata Devam Etmek Belediye tarafından düzenlenen yapı tatil zaptından sonra inşaata devam edilmesi doğrudan yeni bir suç oluşturmaz. Ancak, iddianame tarihinden sonra yeni inşaat yapılırsa ayrı bir suç oluşabilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/25976 E., 2021/16300 K.)

Diğer Örnekler

“Yapı tatil zaptı ve bilirkişi raporunda binanın ön kısmında yer alan asansörün yanında projeye aykırı olarak duvar örüldüğünün ve galeri boşluklarının kapatılarak asma katın büyütüldüğünün belirtilmesi karşısında, ruhsatlı alanda yapının kolon kiriş sistemlerini (taşıyıcı unsurlarını) etkileyen bir değişiklik yapılmadığı takdirde ruhsatsız tadilatın idari yaptırım gerektireceği, aksi halde bina niteliğinde görüleceği gözetilerek taşıyıcı unsurları olumsuz olarak etkileyen değişiklik yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla ek bilirkişi raporu aldırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile mahkumiyetine karar verilmesi…”( Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/26363 E., 2013/20677 K.)

“…çevresi tuğla duvar örülmek ve üzeri kiremitle örtülmek suretiyle kapalı alan kazanılarak tuvalet ve lavabo yapılması biçimindeki suça konu kaçak imalatın bina niteliğinde olduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/22803 E., 2014/31451 K.)

FETÖ/PDY Davalarında Ankesörlü Telefondan Aranmanın Delil Değeri

FETÖ/PDY yargılamalarında özellikle subay, astsubay, er gibi askerlerin örgüt mahrem imamları tarafından haberleşme yöntemi olarak ankesörlü telefondan haberleşmeyi kullandıkları belirtilmekte ve bu kişilerin cezalandırılmaları noktasında ankesörlü telefondan aranmak en önemli delillerden biri sayılmaktadır.

Yargıtay’ın Ankesörlü Telefon Deliline Yaklaşımı

Yargıtay bir asker şahsın; gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olarak kabul edileceğini belirtmiştir.[1] Yargıtay, kararlarında ankesörlü telefondan aranmanın asker kişiler açısından ‘belirleyici nitelikte’ olduğunu kabul etmiş, ancak bu kabulü delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda bazı denetimlere tabi tutmuştur.[2] Anayasa Mahkemesi (AYM) de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığına karar vermiştir.[3]

Mahrem İmamlar Tarafından Kullanılan Yöntemler

Yargıtay içtihatlarında, bu yöntemle kendileriyle iletişim kurulan kişilerin FETÖ/PDY’nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen teknik araştırma ve inceleme işlemlerine dair açıklamalarda bulunulmuştur. Yargıtaya göre sanığın örgüt mahrem imamı tarafından arandığını ortaya koyabilmek için mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telefon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için genellikle kullandığı yöntem olarak belirlenen;

  • Hedef şahsın telefon numarasının, deşifre edilmesinin önlenmesi amacıyla çeşitli şifreleme metotları kullanarak kaydedilmesi,
  • Bazı mahrem imamların arama yapmadan önce ajandada kayıtlı numaralara baktığında şifreleme yaptığını unutarak/kasten yazılı olan şifreli numarayı aradığı, daha sonra yanlış numara çevirdiğini fark ederek/kasten asker şahsı tekrar gerçek numarasından aramış olması,
  • Aramaların tek taraflı ve kısa süreli olması veya sadece çağrıdan ibaret bulunması,
  • Aranan askeri personelin büyük kısmının genellikle rütbe/makam olarak ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin de denk olmaları,
  • Mahrem imamlar tarafından gerçekleştirilen arka arkaya aramanın (ARDIŞIK ARAMA) örgütsel amaçlı olduğuna dair karine oluşturması,
  • Aramanın mesai saatleri dışında yapılması, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasını sağlama çabası,
  • Aramanın on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez olmak üzere periyodik olması,
  • Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğunun gözetilmesi,
  • Asker şahısların hatların takılı bulunduğu cihazların toplantı yerine götürülmediği veya götürülse bile kapalı tuttukları,
  • Mahrem imamlarca hedef şahıs arandıktan sonra ilgisiz rastgele numaraların çevrilerek, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışılması,

ayrıca bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında kişiselleştirilmiş, Emniyet birimlerince, büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla irtibat kurma yöntemine ilişkin olarak düzenlenen, hangi aramaların ardışık ve/veya periyodik olduğunu açıklayan ayrıntılı analiz raporu alınması gereklidir.[4] Aksi halde kişiye mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir.

Ankesörlü Telefondan Aranma Dosyalarında Bilirkişi Raporlarında Nelere Dikkat Edilmelidir

Yukarıda değinilenlere ek olarak;

  • Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının, ‘0’ saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilmesi,
  • Şüpheli/sanığın görev yaptığı diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak sabit hat ve ankesörlü telefon kullandığına ilişkin analiz raporunun da istenmesi,
  • Şüpheli/sanıkla ilgili sabit hat veya ardışık aramaya ilişkin varsa itirafçı beyanlarının dosyaya getirilmesi, gerektiği takdirde tanık sıfatıyla dinlenilmeleri,
  • Ardışık aramalar kapsamında, diğer asker şahıslar hakkında bir soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılıp varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazı sağlanarak değerlendirilmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya konulması gerekmektedir.[5]

Uygulamada, yukarıda değinilen hususların tamamının irdelenmeksizin mahkumiyet kararlarının verildiği görülmektedir. Uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlardan bir diğeri sadece emniyet tarafından düzenlenen ATAÇ raporuyla yetinilerek kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilmesidir. Oysa Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre ankesörlü aramadan mahkumiyet kararı verilebilmesi için uzman teknik bilirkişiden rapor alınması gereklidir. ATAÇ raporu kolluk tarafından düzenlenmektedir. Kolluğun hazırladığı rapor, tarafsız bilirkişi raporu niteliğinde değildir. Yargıtayın bir kararında uzman bilirkişiden teknik inceleme raporu alınmaması bozma nedeni sayılmıştır:

“Sanığın kullandığı operasyonel hat ile asker ve sivil imam şahısların kullandığı operasyonel hatların ortak bazlarının bulunup bulunmadığı ve mahrem imamlar tarafından kendisi gibi asker olan başka dosya şüphelileri ile farklı tarihlerde ardışık olarak aranıp aranmadığı, arama sayısı ve aramaların periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği zaman, konuşma süreleri, sanığın farklı sabit hatlardan aranması, aranmaların makul görünüp görünmediği konusunda uzman teknik bilirkişiden inceleme raporu ve operasyonel hat/HTS veri analiz raporu alınması”[6]

Ankesörden Ardışık Arama Periyodik Olarak Devam Etmelidir

“…sanığın aranmalarının hemen öncesinde ve sonrasında ardışık olarak tabir edilen yöntemle, Uzman Jandarma …., Astsubaylar ……’nın ve Teğmen ….in arandığının görüldüğü, ardışık arandığı iddia edilen askeri personelin rütbelerinin ise genel olarak astsubaylardan oluştuğu, ardışık arandığı iddia edilen askeri personel ile ilgili olarak ifade suretlerinin dosya arasına getirtildiği ancak bu kişilerin sanık hakkında herhangi bir beyanda bulunmadıkları,

Yargıtay kararına bakıldığı zaman aramanın periyodik olmasından da bahsedildiği, somut olayımızda ise aramaların belli periyotlar halinde gerçekleşmediği, aramaların sadece 2012 yılında yapıldığı, hatta sanığın önceki görev yerlerine ilişkin olarak yapılan araştırmada da sanık hakkında görev yerlerinden olan Diyarbakır ve Eskişehir ilinde de ardışık aranma metodu yöntemi ile haberleşme yapıldığı iddiasından kaynaklanan bir soruşturma bulunmadığı, itirafçıların beyanlarına göre görev yeri değişen askeri personeli yeni görev yerinde başka bir mahrem imamın karşıladığı ve bu şahısla bu mahrem imamın ilgilendiği, mahrem imamın bu anlamda örgüt üyesi olan kişi ile ardışık arama yöntemi ile de irtibatını devam ettirmesi gerektiği, somut olayımızda da sanığın önceki görev yerlerinde bu tür bir haberleşme yöntemine rastlanılmadığına göre arada bir kopukluk bulunduğu, dolayısıyla Yargıtay’ın aradığı anlamda da bir periyodik bir arama olmadığının görüldüğü,

Yargıtay kararında da belirtildiği üzere ardışık arama metodu yöntemi haricinde sanık hakkında örgüt üyesi olduğuna ilişkin beyanda bulunan herhangi bir tanık beyanı da bulunmadığı, ardışık arama metodu yönteminden yola çıkarak sabit hat, ankesörden yapılan aramalardan yola çıkarak sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için bu aramanın örgütsel saikle yapıldığına ilişkin her türlü teknik bulgu verilerle ispatlanması gerektiği gibi bu aramaların örgütsel saikle yapıldığına ilişkin tam bir vicdani kanaat oluşması gerektiği…”[7]


[1] Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/5526 E., 2019/6842 K.

[2] Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/1582 E., 2019/6838 K.

[3] Murat Albayrak Başvurusu,  B. No.: 2018/37695, K.T.: 03/03/2023.

[4] Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/14096 E., 2023/4949 K.

[5] Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/1582 E., 2019/6838 K.

[6] Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/519 E., 2021/265 K.

[7] Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/38468 E., 2023/769 K.

Türk Ceza Kanunu’nun Suç örgütü ile ilgili makalemizi okumak için tıklayın

Araç Değer Kaybı İçin Vekaletname Örneği ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Trafik kazaları sonrası araçlarda meydana gelen hasarlar, yalnızca tamir masraflarını değil, aynı zamanda aracın piyasa değerinin düşmesine de neden olabilir. Bu durumu telafi edebilmek için araç değer kaybı tazminatı talep edilebilir. Ancak, bu süreci bir avukat aracılığıyla yürütmek isteyen kişiler, avukatlarına değer kaybı vekaletnamesi vermelidir. İşte değer kaybı vekaletnamesi hakkında bilmeniz gerekenler ve bir örnek vekaletname metni.

Değer Kaybı Vekaletnamesi Nedir?

Değer kaybı vekaletnamesi, avukatınıza sigorta şirketleri, karşı taraf ve mahkemeler nezdinde sizi temsil etme yetkisi veren resmi bir belgedir. Bu belge sayesinde avukatınız, sizin adınıza sigorta şirketleriyle iletişime geçebilir, dava açabilir ve tazminatınızı tahsil edebilir.

Değer Kaybı İçin Vekaletname Nasıl Alınır?

  1. Notere Gitmek: Vekaletname düzenlemek için en yakın notere başvurmanız gerekir.
  2. Gerekli Belgeler: Kimlik belgeniz ve vekalet vereceğiniz avukatın bilgileri yeterlidir.
  3. Vekaletname İçeriği: Vekaletnamede hangi yetkilerin verildiği açıkça belirtilmelidir.
  4. Noter Ücreti: Noter ücretleri her yıl değişebilir. Güncel noter vekaletname ücreti için noter ile iletişime geçebilirsiniz.

Değer Kaybı Vekaletname Örneği


Sahibi bulunduğum [ARAÇ PLAKASI] plakalı aracın hasara uğraması nedeniyle adımıza açılmış veya açılacak olan hasar tazminatı, araç değer kaybı, kazanç kaybı ve buna bağlı haksız fiillerden kaynaklanan tüm alacaklarımın tahsili için üçüncü kişiler ile birlikte Sigorta Şirketlerine başvurmaya, adımıza ödenecek tüm sigorta bedellerini, tazminatları, mali mesuliyet ve kasko sigorta sözleşmesi ile sigortalı bulunduğumuz ilgili bilumum sigorta şirketlerinden veya karşı tarafa ait bilumum sigorta şirketlerinden, araç işleteninden ve sürücüsünden almaya, Hakem Heyetlerinin ve Hakem/Tahkim Komisyonlarının her kısım ve dairesinde, Sigorta Tahkim Komisyonunda ve T.C. genel yetkili mahkemelerinde vekil sıfatı ile temsil etmeye, uygun göreceği bütün işlemleri takip etmeye, dava açmaya, delil bildirmeye ve delillerden vazgeçmeye, tavzih ve tashih işlemlerinde bulunmaya, bilumum her türlü sair işlemi yürütmeye, sonuçlandırmaya, Sigorta Şirketlerinden ve Sigorta Eksperlerinden 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmelik, Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ ve Kişisel Veri ile ilgili kanun ve düzenlemeler uyarınca Kişisel Verileri Koruma Kurum ve Kurulu’ndan, Veri Yönetimi Daire Başkanlığı’ndan, Veri Sorumluları Sicili Bilgi Sistemi’nden (VERBİS) adıma bilgi ve belge talep etmek/sunmak, başvuru işlemlerini gerçekleştirmek/takip etmek, yeni başvurularda bulunmak, mevcut başvuruları sonlandırmak, veri ilgililerinden adımıza rıza metni düzenlemeye, imzalamaya, bilgi ve belge talep edip veri işlemeye, verisi işlenen ilgililerin talep üzerine adıma verileri hakkında bilgi ve belge sunmaya Mahkemelerde dava açmaya ve icra takibinde bulunmaya, hasar tespiti için adıma eksper atamaya, alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile arabuluculuk yoluna başvurmaya takip ve sonuçlandırmaya, ahzu kabza, sulh ve ibraya, davadan ve temyizden feragate, yetkili vekilim ile aramızdaki mutabakat sonucu vekalet sözleşmesi kurulmuş olduğundan, iş bu vekaletnamenin fiilen teslimi yerine geçmek üzere, TNBBS Elektronik arşivine taranmasını, vekilin talebi halinde elektronik arşivden çıktısının alınarak diğer noterlik dairelerinden fiziki veya elektronik arşivden örnek almaya, başkalarını da tevkil, teşrik ve azle ve bu yetkileri birlikte veya ayrı ayrı kullanmak üzere münferiden mezun ve yetkili olmak üzere Mansuroğlu Mah. 288/6. Sk. No:1/10 Bayraklı/İZMİR adresinde mukim İzmir Barosuna kayıtlı 11111111111 TC Kimlik Numaralı Av. SİMGE İNCE, 111111111111 TC Kimlik Numaralı Av. KADRİ İNCE tarafımızdan vekil tayin edildi.


Değer Kaybı Vekaletnamesi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

1. Değer kaybı vekaletnamesi hangi durumlarda gereklidir?

  • Sigorta şirketine başvuru yapmak,
  • Değer kaybı davası açmak,
  • İcra takibi açmak
  • Araç hasarıyla ilgili hukuki süreçleri avukat aracılığıyla yürütmek için gereklidir.

2. Değer kaybı vekaletnamesi için hangi avukatlara yetki verilebilir?

  • Türkiye Barolar Birliği’ne kayıtlı herhangi bir avukata vekalet verebilirsiniz. Avukat dışındaki değer kaybı firmalarının personellerine verilen vekaletler işe yaramayacaktır.

3. Vekaletname olmadan değer kaybı başvurusu yapılabilir mi?

  • Kendi adınıza sigorta şirketine başvurabilirsiniz, ancak dava açmak için vekalet gereklidir.

Değer kaybı tazminatınızı hızlı ve güvenli bir şekilde almak için bir avukat ile çalışmanız büyük avantaj sağlar. Vekaletname işlemlerinizi tamamladıktan sonra süreci avukatınız aracılığıyla yönetebilirsiniz.

Daha fazla bilgi ve hukuki destek için bizimle iletişime geçin!

Kira Gelir Vergisi Beyannamesi Nasıl Verilir? İtiraz Nasıl Yapılır? 2025

Kira geliri elde edenler, belirlenen istisna tutarını aşmaları halinde gelir vergisi ödemek zorundadır. 2024 yılı için kira gelir vergisi istisnası 33.000₺ olarak belirlenmiştir. Bu tutarı aşanlar beyanname vermekle yükümlüdür.

Kira Gelir Vergisi Beyannamesi Ne Zaman Verilir?

Kira gelir vergisi beyannamesi her yıl Mart ayında verilir. Vergi ödemeleri ise Mart ve Temmuz aylarında iki taksitle yapılır.

Kira Gelir Vergisi Beyannamesi Nasıl Verilir?

  1. E-Devlet Üzerinden Beyanname Kontrolü:
    Vergi mükellefleri, adlarına kayıtlı kira gelirini Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) İnteraktif Vergi Dairesi sistemi üzerinden kontrol edebilirler.
  2. Hazır Beyan Sistemi Kullanımı:
    GİB’in Hazır Beyan Sistemi üzerinden kira gelir vergisi beyannamesi verilebilir. Bu sistemde otomatik olarak hesaplanan vergi tutarı onaylanarak ödeme yapılabilir.
  3. Vergi Dairesine Başvuru:
    İnternet üzerinden işlem yapamayanlar, bağlı bulundukları vergi dairesine giderek kira gelir vergisi beyannamesi verebilirler.

Yanlış Beyan ve İtiraz Süreci

Bazı durumlarda, kira geliriniz olmadığı halde üzerinize kayıtlı gelir gözükebilir. Örneğin, adınıza 2024 yılında 179.350₺ kira ödemesi yapılmış gibi görünüyorsa, itiraz hakkınız vardır.

İtiraz Nasıl Yapılır?
Bu tür yanlış beyanların düzeltilmesi için GİB’e dilekçe vererek itiraz edebilirsiniz. Konuyla ilgili detaylı bir açıklamayı videolu anlatım ile hazırladık. İtiraz süreci hakkında daha fazla bilgi için videomuzu izleyebilirsiniz.

Son Güncellemeleri Takip Edin!
Kira gelir vergisi ile ilgili güncel değişiklikleri Gelir İdaresi Başkanlığı resmi web sitesinden takip edebilirsiniz.

E-Devlet’te Kira Geliri Görünüyor mu? Kira Gelir Vergisi SMSi Geldi Ne Yapmalıyım? başlıklı yazımıza buradan erişebilirsiniz.

E-Devlet’te Kira Geliri Görünüyor mu? Kira Gelir Vergisi SMSi Geldi Ne Yapmalıyım?

Son günlerde pek çok kişiye kira gelir vergisi SMS i geldi. Vatandaşlar kira gelirleri olmadıkları halde kira gelir vergisi sms ile izahat vermeye yönlendirildi. Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan (GİB) kira gelirinizle ilgili henüz bir SMS almamış olabilirsiniz. Ancak, banka kayıtlarında kira geliriniz olmadığı halde adınıza kira ödemesi yapılmış gibi görünebilir. Bu durumu kontrol etmek için E-Devlet üzerinden adınıza kira açıklamasıyla yatırılan bir ödeme olup olmadığını sorgulayabilirsiniz.

Özellikle bazı kurumlar, çeşitli bazı ödemeleri yanlışlıkla “kira” açıklamasıyla gönderebiliyor. Bu da vergi sisteminde sizin adınıza kira geliri beyan edilmesi gerektiği şeklinde algılanabilir. Böyle algılandığı için telefonunuza kira gelir vergisi sms i gelmiş olabilir. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız ve Vergi Dairesi’nden izaha davet yazısı alırsanız, önceden hazırlıklı olmanız ve vergi dairesine giderek derhal dilekçe vermeniz, sizin adınıza faydalı olacaktır. Aksi halde vergi cezasına maruz kalabilir ve bu cezayı iptal ettirmek için vergi dairesinde dava açmak zorunda kalabilirsiniz.

Kripto Para İşlemlerinde de Aynı Sorun Yaşanabiliyor

Kripto para alım satımı yapanlar için de benzer bir durum söz konusu. Kripto para aracı kurumları, çekilen paraları “kira” açıklamasıyla hesaplara aktarabiliyor. Bu nedenle, aslında kira geliriniz olmadığı halde sistemde böyle bir beyan görünmesi mümkündür. Endişelenmenize gerek yok, ancak gerektiğinde Vergi Dairesi’ne açıklama yapmanız gerekebilir. Bu nedenle geçmiş bankacılık işlemlerinizi kontrol etmenizde yarar vardır.

Yanlış Kira Geliri Beyanı İçin Dilekçe Örneği

Eğer kira geliriniz olmadığı halde GİB tarafından kira geliriniz var diye bir SMS aldıysanız, aşağıdaki örnek dilekçeyi düzenleyerek bağlı bulunduğunuz Vergi Dairesi’ne başvurabilirsiniz.

KİRA GELİR VERGİSİ SMS GELENLER İÇİN VERGİ DAİRESİNE BAŞVURU DİLEKÇE ÖRNEĞİ


………. VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ’NE

E-Devlet üzerinden (SMS ile) tarafıma iletilen kira/mesken gelir bildirimi üzerine yaptığım incelemede, gönderilen tutarların sehven “kira geliri” olarak işaretlendiği anlaşılmıştır.

Gereğinin yapılmasını arz ederim.

Tarih: ../../2025

Adı Soyadı / Unvanı

Adres:
T.C. No / Vergi No:
Cep Telefonu:

Buraya tıklayarak bize Whatsapp mesajı gönderebilirsiniz.
Kira Gelir Vergisi Beyannamesi Nasıl Verilir? İtiraz Nasıl Yapılır? 2025 başlıklı yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Trafik Kazası Sonrası Değer Kaybı ve Tazminat Haklarınız

Trafik kazasına karıştıysanız, yalnızca aracınızın onarılmasını değil, aynı zamanda değer kaybı, hasar farkı ve ikame araç bedeli gibi haklarınızı da talep edebilirsiniz. Trafik kazası tazminatı ile ilgili merak ettiklerinizi cevaplıyoruz. İşte bu haklardan nasıl yararlanabileceğiniz:

1. Trafik Kazasında Değer Kaybı Nedir?

Değer kaybı, aracınızın ikinci el piyasasında kaza sonrası yaşadığı değer düşüşünü ifade eder. Araç tamir edilse bile, kaza kaydı nedeniyle değeri azalabilir. Değer kaybı talebinde bulunabilmek için:

  • Aracın kazadan önce ilgili parçalarında hasar olmamalıdır.
  • Araç perte çıkmamış olmalıdır.
  • Aracın yaşı belirli bir sınırın altında olmalıdır.

2. Hasar Farkı Tazminatı

Hasar farkı, aracın tamiri sırasında orijinal yerine yan sanayi veya çıkma parça kullanılması nedeniyle oluşan zararları ifade eder. Eğer aracınıza orijinal parçalar takılmadıysa, bu farkın karşılanmasını talep edebilirsiniz. Hasar farkı trafik kazası tazminatlarından biridir.

3. İkame Araç Bedeli Talebi

Kaza sonrası aracınızın tamirde olduğu süre boyunca kullanılamaması halinde, ikame araç bedeli talep edebilirsiniz. Bu bedel, aracınızı kullanamadığınız günler için hesaplanır ve sigorta şirketi ya da karşı taraf tarafından karşılanması gerekir.

4. Kusur Oranı ve Tazminat Hakları

Tamamen kusursuz olmasanız bile, kısmi kusurlu olmanız halinde de belirli haklarınızı talep edebilirsiniz. Ancak, %100 kusurlu olmamanız önemlidir. Kusur oranınıza bağlı olarak alabileceğiniz tazminat miktarı değişebilir.

5. Trafik Kazası Tazminat Talebi Nasıl Yapılır?

Tazminat talebinizi şu yollarla iletebilirsiniz:

  • Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru
  • İcra takibi başlatma
  • Asliye Ticaret veya Hukuk Mahkemesi’nde dava açma

6. Kime Karşı Tazminat Davası Açılabilir?

Trafik Kazası Tazminatı davası açılabilecek kişiler şunlardır:

  • Kusurlu araç sürücüsü,
  • Kusurlu aracın sahibi,
  • Karşı tarafın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası.

Sonuç olarak, trafik kazası sonrası sadece aracınızın onarımı ile yetinmeyip, değer kaybı, hasar farkı ve ikame araç bedeli gibi haklarınızı da talep edebilirsiniz. Sürecin sorunsuz ilerlemesi için uzman bir avukattan destek almanız faydalı olacaktır.

 Değer Kaybınız için Whatsapp Üzerinden Bize Ulaşın  

Türk Ceza Kanunu Maddelerini bu bağlantıdan inceleyebilirsiniz

TCK 272 Yalan Tanıklık Suçu Nedir? Cezası, Nitelikli Halleri ve Yargıtay Kararları

Yalan Tanıklık Nedir?

Yalan tanıklık, hukuki bir süreçte gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktır. Mahkemelerde veya adli makamlarda tanık olarak ifade veren kişi, bilerek ve isteyerek yanlış bilgi verirse bu suçu işlemiş olur.


TCK 272 Yalan Tanıklık Suçu ve Cezası

TCK 272’ye göre, yalan tanıklık yapan kişi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alır. Ancak suçun işlendiği bağlama göre ceza artabilir:

  • Ceza davalarında yalan tanıklık yapılırsa, ceza 4 yıl ile 12 yıl arasında değişmektedir.
  • Tanık, lehine veya aleyhine yalan beyanda bulunursa, cezanın ağırlığı değişebilir.
  • Yalan beyan nedeniyle masum bir kişi mahkûm olursa, tanık da aynı ceza ile yargılanır.
  • Tanık ifadesini düzeltirse, ceza indirilebilir veya tamamen kaldırılabilir.

Yalan Tanıklık Suçunun Unsurları

Bu suçun oluşması için şu unsurların bulunması gerekir:

  • Tanık Sıfatı: Fail, resmi bir makam önünde tanıklık yapmalıdır.
  • Gerçeğe Aykırılık: Beyanlar gerçeğe aykırı olmalıdır.
  • Kasten İşlenme: Tanık, bilerek ve isteyerek yalan söylemelidir.
  • Resmi Soruşturma veya Kovuşturma İçinde Gerçekleşme: Yalan beyan, yargılamaya etki edebilecek nitelikte olmalıdır.

Yalan Tanıklık Suçunun Nitelikli Halleri

Bazı durumlarda, suçun cezası daha ağır olabilir:

  • Yemin altında yalan tanıklık: Tanık, yemin ederek gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, ceza artar.
  • Örgütlü olarak yalan tanıklık: Suç örgütü yönlendirmesiyle veya çıkar sağlamak amacıyla yapılan yalan beyan, daha ağır cezayla sonuçlanır.
  • Mahkûmiyete sebebiyet verme: Yalan tanıklık nedeniyle biri haksız yere mahkûm olursa, tanık da aynı cezaya çarptırılır.
  • Suçun nitelikli hâllerini kapsaması: Yalan beyan, suçun farklı şekillerde işlenmesine yol açarsa, ceza ağırlaşır.

Etkin Pişmanlık Hükümleri

Türk Ceza Kanunu, bazı durumlarda etkin pişmanlık uygulanmasına imkân tanır. Bu kapsamda ceza indirilmesi veya tamamen kaldırılması mümkündür.

  • Duruşma sona ermeden önce gerçeğin söylenmesi: Tanık, mahkeme kararından önce gerçeği açıklarsa, ceza verilmemesi mümkündür.
  • Karar verildikten sonra ancak hüküm kesinleşmeden önce gerçeğin açıklanması: Bu durumda, cezadan önemli bir indirim yapılacağı kanunda yer almaktadır.
  • Yalan beyan mağduriyete sebep olmuşsa: Tanık, gerçekleri açıklayarak mağduriyeti giderirse, etkin pişmanlık indirimi uygulanır.

Yargıtay Kararları ve Uygulama Örnekleri

Tanığın sanığı korumak için gerçeğe aykırı beyanda bulunması

“Sanığın temyiz dışı sanığın yeğeni olduğu, olay günü Ramazan ile
katılan arasında tartışma yaşandığı ve Ramazan’ın katılana ele
geçirilemeyen sopa ile 2 kez vurduğu, bu durumun kamera görüntüleri
ve katılanın doktor raporuyla sabit olduğu göz önüne alındığında, olayın başından beri olay yerinde bulunan ve temyiz dışı sanığı engellemeye çalışan sanığın bu durumu görmediği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, sanığın temyiz dışı sanık …’ı korumak amacıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda tanık olarak alınan ifadesinde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olduğu ve üzerine atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraatine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2021/16638 E., 2023/5507 K.)

Başka suçtan sanık olan kişinin etkin pişmanlık kapsamında verdiği ifadenin yalan tanıklık açısından değerlendirilmesi

“Sanığın daha önce kendisiyle ilgili görülen ceza yargılaması sırasında
etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesi üzerine alınan
beyanlarında, mağdurlarla ilgili birtakım iddialarda bulunduğu, daha
sonra bu mağdurlar hakkında açılan kamu davalarında tanık sıfatıyla
dinlenirken etkin pişmanlık ifadelerinden kısmen farklı şekilde beyanda
bulunarak yalan tanıklık suçunu işlediği iddia edilmekte ise de; sanığın
etkin pişmanlık beyanlarını şüpheli/sanık sıfatıyla verdiği, dolayısıyla
dava konusu olayda yalan tanıklık suçunun sübutu açısından zorunlu
olan tanık sıfatıyla beyanda bulunma şartının gerçekleşmediği, bununla birlikte sanığın etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde verdiği
beyanları, yetkili mercie ihbar veya şikayet olarak da değerlendirilemeyeceğinden, sanığın eyleminin iftira suçu olarak nitelendirilmesinin de mümkün bulunmadığı gözetilmeksizin, Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde yalan tanıklık suçundan mahkumiyet karan verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8.
Ceza Dairesi, 2023/3260 E., 2024/1659 K.)

Müştekinin çelişkili beyanları ve suçun unsurlarının oluşmaması

“Sanığın, mağduru olduğu ceza dosyasında celsede müşteki olarak
dinlendiği bir önceki kolluk beyanından farklı olarak mağdurun olay
günü göğsüne silah dayamadığını ve şikayetçi olmadığını beyan ettiği,
bu beyan üzerine sanık hakkında iftira suçundan suç duyurusunda
bulunulduğu ancak toplanan delillere göre ceza dosyası sanığı
hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğundan iftira suçunun yasal
unsurları oluşmadığından bahisle beraat kararı verilip yalan tanıklık
suçundan suç duyurusunda bulunmasına karar verilmesi üzerine,
temyize konu dava da sanık hakkında yalan tanıklık suçundan her ne
kadar mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de; sanığın kolluk ve
mahkeme beyanlarının müşteki sıfatıyla alındığı 5271 sayılı Kanun’un
236 ncı maddesi uyarınca tanık olarak dinlenmediği ve yemin
ettirilmediği ve aynı Kanun’un 53. maddesindeki hususların kendisine
hatırlatılmadığı, bir bütün olarak değerlendirildiğinde; somut olayda
sanık üzerine atılı yalan tanıklık suçunun unsurları oluşmadığı halde
beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmiş olması
hukuka aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2020/16141
E., 2023/471 K.)

Kolluk tarafından alınan beyanlar nedeniyle suçun oluşmaması

“Tanık dinleme yetkisi bulunmayan kolluk tarafından düzenlenen bilgi
alma tutanağındaki beyanlar nedeniyle yalan tanıklık suçunun
unsurları itibariyle oluşmayacağı gözetilmeden, oluşmayan suç
nedeniyle sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü
kurulması yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2022/286 E.,
2022/6903 K.)

İlk ve sonraki ifadeler arasındaki çelişki ve etkin pişmanlık

“Sanığın ilk ifadesinin yalan olduğuna ikinci ifadesinin doğru
olduğuna yönelik aşamalarda değişmeyen savunması ve mahkemenin
suç tarihini ilk ifade olarak belirlediğinin anlaşılması karşısında;
mahkemede yalan beyanda bulunduğu ancak sonraki duruşmada
gerçeği söylediği anlaşılan sanığın sübuta eren ve unsurları yönünden
oluşan yalan tanıklık suçundan mahkumiyeti ve etkin pişmanlık
hükümlerinin uygulanması yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar
verilmesi yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2017/9931 E.,
2018/153 K.)

Yalan Tanıklık Suçunda Zaman Aşımı

Yalan tanıklık suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Ancak, yalan beyanın etkisi devam ediyorsa, bu sürenin uzaması mümkün.


Yalan Tanıklık ve Hukuki Sonuçları

Yalan tanıklık, adalet sistemine zarar verir ve haksız yargılamalara yol açar. Bu nedenle tanıklar, hukuki sorumluluklarını bilerek hareket etmelidir. Yalan tanıklık nedeniyle haksız mahkûmiyetlere yol açan kişiler, suçun ağırlığına bağlı olarak daha ağır cezalar alır.


Sonuç

TCK 272 kapsamında yalan tanıklık suçu ciddi bir suçtur ve ağır cezalara yol açar. Hukuki süreçlerde tanıklık yapan kişilerin doğru beyanda bulunması, adaletin sağlanması açısından büyük önem taşır. Eğer yalan tanıklık davasına tarafsanız, profesyonel bir hukuk danışmanından destek almanızı öneririz.

Bu nedenle yalan tanıklık suçuyla ilgili hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda destek almak için İzmir ve Bodrum’daki hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Türk Ceza Kanunu Maddelerini bu bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Linkedin sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz.

18 Yaşını Dolduran Çocuk İçin Nafaka Talebi ve Şartları

Ebeveynler, çocuklarının eğitim ve bakım giderlerini karşılamakla yükümlüdür. Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre, bu yükümlülük çocuğun 18 yaşını doldurmasıyla birlikte sona erecektir. Ancak, eğitimine devam eden ergin çocuk, anne ve babasından yardım nafakası talep etmesi mümkündür. Peki, 18 yaşını dolduran çocuk nafaka nasıl alır? Şartları nelerdir?

İştirak Nafakası ve Yardım Nafakası Farkı

İştirak nafakası, boşanma sonrası çocuğun bakımı için ebeveynlerden birinin diğerine ödediği nafakadır. Ancak, çocuk 18 yaşına geldiğinde bu nafaka kendiliğinden sona erer.

Buna karşın, TMK m. 328/II hükmü gereğince, eğitimine devam eden ergin çocuk, anne ve babasından yardım nafakası talep etmesi mümkündür. Çocuğun ekonomik olarak kendi geçimini sağlayamaması halinde yardım nafakası talep etmesi mümkün. Ekonomik özgürlüğü varsa isteyemez.

18 Yaşını Dolduran Çocuğun Yardım Nafakası Talep Edilebileceği Durumlar

Ergin bir çocuğun yardım nafakası alabilmesi için aşağıdaki şartlar gereklidir:

1. 18 Yaşını Dolduran Çocuğun Eğitime Devam Etmesi

Eğer 18 yaşını dolduran çocuk üniversite, meslek eğitimi veya benzeri bir eğitim sürecinde ise ve ekonomik bağımsızlığını kazanamamışsa, nafaka talep edebilir. Ancak, eğitim süreci makul bir süre içinde tamamlanmalıdır.

2. 18 Yaşını Dolduran Çocuğun Geçimini Sağlayamıyor Olması

Nafaka talep eden çocuk, kendi geçimini sağlayabilecek ekonomik güce sahip olmamalıdır. Eğer çocuk çalışıyorsa veya yeterli bir malvarlığı varsa, nafaka talebi reddedilebilir.

3. Anne ve Babanın Maddi Gücü Olmalı

Mahkeme, nafaka ödeyecek anne veya babanın ekonomik durumunu inceler. Eğer ebeveynlerden biri maddi sıkıntı içinde ise, nafaka yükümlülüğü ortadan kalkabilir.

Yardım Nafakası İçin Hukuki Süreç

18 yaşını geçen çocuk, nafaka talebini bizzat kendisi aile mahkemesine dava açarak yapmalıdır. Süreç şu şekilde ilerler:

  1. Dava Açılması: Ergin çocuk, yardım nafakası talebiyle aile mahkemesine başvurur.
  2. Maddi Durum Araştırması: Mahkeme, çocuğun ve ebeveynin gelir-gider durumunu inceler.
  3. Mahkeme Kararı: Hakim, çocuğun ihtiyacı ve ebeveynin ödeme gücünü değerlendirerek uygun bir nafaka miktarı belirler.

Yardım Nafakası Ne Kadar Sürer?

Yardım nafakası, çocuğun eğitim süresi boyunca devam eder. Eğitim tamamlandığında veya çocuk kendi geçimini sağlayacak duruma geldiğinde sona erer. Mahkeme, gerektiğinde nafaka miktarında değişiklik yapabilir.

Özel hukuk konulu diğer makalelerimize buradan ulaşabilirsiniz

Linkedin sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz.

TCK 105 Cinsel Taciz Suçu Nedir

Cinsel taciz suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin rızası olmadan cinsel amaçla sözlü, yazılı veya dijital yollarla rahatsız edilmesini kapsar. Başka bir deyişle, TCK 105 cinsel taciz suçu fiziksel temas içermeyen her türlü cinsel içerikli davranış bu suç kapsamında değerlendirilebilir. Ayrıca, mağdurun rızasına aykırı olarak gerçekleştirilen bu eylemler, mağdur üzerinde rahatsız edici bir etki yaratmalıdır.

TCK 105 Cinsel Taciz Suçu Nedir?

TCK 105’e göre cinsel taciz suçu, bir kişiye istenmeyen cinsel içerikli sözler söylemek, mesaj göndermek veya cinsel amaç taşıyan herhangi bir davranışta bulunmaktır. Özetle, mağdurun rahatsız edilmesi ve cinsel içerikli bir amacın bulunması bu suçun temel unsurlarıdır.

Bu suç, fiziksel temas gerektirmediği için cinsel saldırı suçu (TCK 102) ile karıştırılmamalıdır. Dahası, cinsel taciz suçu, mağdurun isteği dışında gerçekleştirilmelidir ve bu durumun mağdur üzerinde olumsuz bir etki yaratması gerekmektedir. Bununla birlikte, suçun ispatı için mağdurun beyanı ve diğer deliller büyük önem taşımaktadır.

Cinsel Taciz Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’na göre cinsel taciz suçunun cezası şu şekildedir:

  • Temel şekli: 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası
  • Buna ek olarak suç çalışma ortamında veya hizmet ilişkisinde işlenmişse: Ceza yarı oranında artırılır.
  • Yine suç kamu görevinin veya eğitim kurumlarının sağladığı kolaylıkla işlenirse daha ağır cezalar öngörülmektedir.
  • Çocuğa karşı cinsel taciz: 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası uygulanır.

Cinsel Taciz Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı

  • Cinsel taciz suçu, şikayete tabi bir suçtur. Öyleyse mağdur, suçtan itibaren 6 ay içinde şikayetçi olmalıdır.
  • Yani şikayet süresi dolduktan sonra soruşturma açılamaz.
  • Çocuğa karşı işlenen cinsel taciz suçu ise şikayete tabi değildir; savcılık re’sen soruşturma başlatır.

Suça ilişkin Deliller Nelerdir?

Cinsel taciz suçunda ispat önemlidir. Olası deliller şunlardır:

  • Mesaj kayıtları (WhatsApp, SMS, e-posta)
  • Güvenlik kamerası görüntüleri
  • Tanık beyanları
  • Sosyal medya yazışmaları

Yargıtay Kararları ile Cinsel Taciz Suçunun Kapsamı

Yargıtay içtihatları, cinsel taciz suçunun nasıl değerlendirildiğini netleştirmektedir. İşte bazı önemli Yargıtay kararları:

  • Sanığın, mağdureye “Senden hoşlanıyorum ve seni öpmek istiyorum” demesi:
    Sanığın, herhangi bir fiziksel temas olmadan mağdureye bu sözleri söylemesi cinsel taciz suçunu oluşturur. Ancak, mahkemenin hatalı şekilde “sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı” suçu kapsamında karar vermesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/8979 E., 2024/3580 K.)
  • Sanığın mağdura cinsel içerikli mesajlar göndermesi:
    Örneğin, “Bir gül kurur ama kalpteki sevgi kurumaz… seni çok çok öpüyorum canım” gibi mesajlar, şikayete tabi olmayan cinsel taciz suçuna girer. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2023/1394 E., 2024/1128 K.)
  • Sanığın, belirli bir kişiyi hedef alarak cinsel organını göstermesi.
    Bu eylem, Yargıtay’a göre cinsel taciz suçuna girer. Mahkemenin “hayasızca hareketler” kapsamında karar vermesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/24302 E., 2024/2758 K.)
  • “Seni seviyorum, vermezsen seni bırakmam” gibi sözler.
    Sanığın, mağdureye bu tür sözler söylemesi cinsel taciz suçu oluşturur. Ancak, mahkemenin yanlış değerlendirmesi nedeniyle hukuka aykırı bir karar verilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/3738 E., 2024/903 K.)
  • Sanığın “Beni öper misin?” şeklindeki sözleri:
    Bu tür sözlü ifadeler, fiziksel temas içermediğinden cinsel taciz suçuna girer. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/7952 E., 2024/674 K.)
  • “Bize bakar mısın, niye yanımıza gelmiyorsun, güzelsin, iyisin” gibi sözler.
    Bu tür sözler, fiziksel temas içermediği sürece cinsel taciz suçuna girer. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/11724 E., 2024/397 K.)
  • Sanığın, mağdureye “seninle evlenmek istiyorum” demesi ve ardından cinsel organını tutması:
    Bu eylemi yerel mahkemenin “çocuğun cinsel istismarı” olarak değerlendirmiştir. Ancak Yargıtay’a göre bu eylem, cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilmelidir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/9925 E., 2024/360 K.)
  • Boşanma sürecinde eşe cinsel içerikli mesajlar göndermek:
    Boşanma sürecinde ayrı yaşayan eşe rızası dışında cinsel içerikli mesajlar göndermek cinsel taciz suçunu oluşturur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/3624 E., 2022/10481 K.)

Taciz Suçunu Oluşturmayan Eylemler ve Yargıtay Kararları

  • Sanığın mağdureye “Araca gel”, “Nerede çalışıyorsun güzelim, gideceğin yere götüreyim” gibi sözler söylemesi:

    Bu ifadelerin cinsel tatmin amacı taşımadığı ve cinsel taciz kapsamına girmediği, ancak kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2022/15181 E., 2023/1499 K.)
  • İki ay boyunca aşk ve sevgi mesajları göndermek:
    Sevgi içerikli mesajların cinsel amaç taşımadığı tespit edilmiş ve bu durum kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu kapsamında değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/13224 E., 2023/1207 K.)
  • Hedef gözetmeksizin cinsel organ göstermek:
    Sanığın herhangi bir kişiyi hedef almadan bu eylemi gerçekleştirmesi, “cinsel taciz” olarak değerlendirilmemiştir. Ancak hayasızca hareketler suçu olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/12924 E., 2023/1083 K.)
  • “Seni çok seviyorum Ayten” şeklinde not yazmak:
    Bu ifadeler cinsel içerikli olarak değerlendirilmeyip, sanığın cinsel taciz suçundan mahkum edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/15907 E., 2023/1098 K.)
  • “Şşşt şştt sizinle arkadaş olabilir miyiz?” şeklindeki sözler:
    Bu sözlerin cinsel tatmin amacı taşımadığı değerlendirilerek sanığın beraatine karar verilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/16744 E., 2023/482 K.)
  • Tanışma amaçlı mesajlar göndermek:
    Sanığın, mağdureye “Merhaba … hanım, sizinle tanışmak isterdim” gibi mesajlar göndermesi eylemi incelenmiştir. Bu eylem kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/4975 E., 2023/159 K.)

Cinsel Taciz Suçunda Avukatın Önemi

Cinsel taciz suçlarında mağdurların haklarını bilmesi ve hızlı hareket etmesi önemlidir. Çünkü şikayet dilekçesi en başta hazırlanır, deliller belirtilir ve tutarlı olmalıdır. Yani bir avukat desteğiyle şikayet süreci doğru şekilde yürütülebilir.

Bu nedenle cinsel tacizle ilgili hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda destek almak için İzmir ve Bodrum’daki hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Türk Ceza Kanunu Maddelerini bu bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Linkedin sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz.

TCK 134: Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

Özel Hayatın Gizliliği Nedir?

Özel hayatın gizliliği, kişinin mahremiyet hakkını koruyan temel haklardan birisidir. Anayasa’mızın 20. maddesi ile de güvence altına alınan bu hak, kişinin izni olmadan özel yaşam alanına girilmesini, verilerinin paylaşılmasını ve kaydedilmesini yasaklamaktadır. Ayrıca bu konu Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir.

TCK 134 Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu

Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi, kişilerin özel hayatının hukuka aykırı olarak ihlal edilmesini suç olarak düzenlemiştir. Buna göre:**

  • Bir kişinin özel hayatını ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası alabilir.
  • Ses veya görüntü kaydı alınması suretiyle yapılan ihlallerde, ceza bir kat artırılır.
  • Bu verilerin hukuka aykırı olarak yayınlanması, ayrı bir suç oluşturur ve iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Özel Hayatın Gizliliği Suçunun Unsurları

Bir fiilin TCK 134 kapsamında suç oluşturabilmesi için şu unsurların bulunması gerekir:

  • Öncelikle, mağdurun özel hayatını ilgilendiren bir olay olmalıdır.
  • Bunun yanı sıra, failin hukuka aykırı bir şekilde bu bilgilere ulaşmış olması gerekmektedir.
  • Son olarak, ses, görüntü veya başka bir veri kaydının alınması veya yayınlanması söz konusu olmalıdır.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Cezası

TCK 134’e göre suçun cezası şu şekildedir:

  • Genel ihlal durumunda: 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmektedir.
  • Ses veya görüntü kaydı alarak ihlal edilmesi halinde: Bu durumda, cezaya artırıma gidilir.
  • Kaydedilen veya elde edilen verilerin yayınlama yoluyla paylaşılması durumunda: Cezanın 2 yıldan 5 yıla kadar çıkabileceği öngörülmüştür.

Yargıtay Kararları ile TCK 134 Uygulamaları

Gürültü İddiası İçin Çocukların Videosunu Çekme

Sanığın, çocukların çok fazla gürültü yaptığını ispatlamak için mağdur çocukların videolarını çekmesi ve site çalışanına göndermesi olayında sanığın hukuka aykırılık bilinci taşımadığından beraat kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2024/1847 E., 2024/6351 K.)

Delil Elde Etme Amacı Özel HAyatın Gizliliğini İhlal Suçu Oluşturur Mu?

“Park halindeki aracının sitenin açık otoparkındaki yürüyüş yolunu işgal
ettiğinden bahisle katılanı ve aracını park ediş biçimini cep telefonuyla
kayıt altına alarak delil olarak kullanmak maksadında olan katılan
sanık …’in eyleminde suç işleme kastının bulunmadığı, bir daha kanıt
elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma
imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda,

örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği, kayda alınan görüntüleri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın eyleminde hukuka aykırılık bilinci ve iradesiyle hareket etmediği gözetildiğinde, katılan sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraat hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2024/2260 E., 2024/5628 K.)

Şantaj Yapan Kişiye Ait Resmin Yayınlanması Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

“Sanığın, bir dönem kendisine ait iş yerinde çalışıp işten ayrılmasından sonra kendisine şantaj yaparak para isteyen katılana ait resmi katılanın rızası dışında kendisine ait facebook hesabından yayınlamasına konu olayda, suça konu resmin daha önce kendi sosyal paylaşım hesaplarından yayınlayıp yayınlamadıklarının ve resmin nereden ve nasıl ele geçirildiği taraflardan sorulup sonucuna göre resimlerin 5237 s. TCK’nun 136/1. mad. verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme veya aynı Kanun’un 134/2. mad. özel hayatın gizliliğini ihlal suçları kapsamında değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumun tayin ve takdirinin gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/10036 E., 2024/6044 K.)

Mahrem Görüntülerin Rıza Dışı CD’ye Kaydedilmesi – Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/1709 E., 2024/2151 K.) Sanığın, katılanların rızası dışında mahrem görüntüleri CD’ye kaydetmesi nedeniyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet alması gerektiği belirtilmiştir.

Eski Sevgiliye Ait Mahrem Görüntülerin Annesine Gönderilmesi

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1600 E., 2024/1870 K.) Sanığın, geçmişte ilişki yaşadığı kişiye ait mahrem fotoğrafları annesine göndermesi, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmuştur.

Kamusal Alanda Çekilen Fotoğrafın Facebook’ta Yayınlanması

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1257 E., 2024/1712 K.) Sanığın, sokakta yürüyen şikâyetçilere cep telefonunun kamerasını odaklayarak çektiği fotoğrafı Facebook’ta rızaları dışında yayınlaması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmuştur.

Eski Sevgiliye Ait Mesaj ve Resimlerin Yayınlanması

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1609 E., 2024/1134 K.) Sanığın, eski sevgilisinin mesaj ve resimlerini Facebook’ta paylaşması eylemi incelenmiştir. Yargıtay özel hayatın gizliliğini ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarının işlendiğine karar vermiştir.

Gizli Çekimle Mahrem Görüntülerin Kaydedilmesi

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1023 E., 2024/449 K.) Bu kararda sanığın, mağdurenin rızası olmadan mahrem görüntülerini kaydetmesi davasında şikayetçinin şikayeti çekmesi nedeniyle düşme kararı verilmiştir.

Facebook’ta Yayınlanan Fotoğrafın Hukuki Durumu

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/2552 E., 2023/5107 K.) Sanığın, mağdurun daha önceden Facebook’ta paylaştığı fotoğrafı izinsiz yayınlaması incelenmiştir. Yargıtay bu eylemin kişisel verilerin hukuka aykırı paylaşılması suçunu oluşturduğuna karar vermiştir.

TCK 134 Kapsamında Hukuki Yardım

TCK 134 kapsamında hukuki yardım almak için inceince.av.tr adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz. Buraya tıklayarak Whatsapp mesajı gönderebilirsiniz.

Benzer şekilde Türk Ceza Kanunu madde incelemelerimize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.