Kategori arşivi: Ceza Hukuku

TCK 184: İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Nedir?

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 184. maddesi, yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ya da yaptıran kişileri cezalandırır. Bu suç kapsamında olan fiiller şunlardır:

  • Ruhsatsız bina yapmak veya yaptırmak (TCK 184/1)
  • Ruhsatsız inşaatlara elektrik, su veya telefon bağlantısı sağlanmasına izin vermek (TCK 184/2)
  • Yapı kullanma izni olmayan binalarda sanayi faaliyetlerine müsaade etmek (TCK 184/3)

Bu suçlar için bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

İmar Kirliliği Suçunun Uygulama Alanı

TCK 184/4’e göre bu suç, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi bölgelerde işlenebilir. Eğer suçun konusu bir sit alanında yer alıyorsa, aynı zamanda 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet suçu da gündeme gelebilir.

Yargıtay kararlarına göre, bina yapılan taşınmazın imar planı içinde olup olmadığı belirlenmeli ve eğer özel imar rejimi kapsamında değilse beraat kararı verilmesi gerekmektedir.

Kamu Davasının Açılmaması veya Düşmesi

TCK 184/5 hükmü gereğince, kişinin ruhsatsız veya ruhsata aykırı yaptığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde kamu davası açılmaz. Açılmış olan dava düşer ve mahkûmiyet kararları tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.

İmar Kirliliğine Neden Olan Durumlar ve Yargıtay Kararları

1. Balkonların Kapatılması Ruhsata aykırı olarak balkonların kapatılması veya yeni kapalı alanlar oluşturulması imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturur. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/5257 E., 2024/6975 K.)

2. Çatının Yükseltilmesi ve Kapatılması Mevcut binanın çatı katında terasların kapatılması ve çatının yükseltilmesi bu suç kapsamında değerlendirilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/16445 E., 2024/7553 K.)

3. Sundurma Yapımı Sundurmalar genellikle bina sayılmasa da, tamamen kapalı bir alan oluşturulursa suç oluşabilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/17081 E., 2023/24379 K.)

4. Dükkanın Meskene Dönüştürülmesi Dükkanın meskene çevrilmesi imar kirliliği suçunu oluşturmaz, ancak idari yaptırım gerektirebilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/20724 E., 2014/24679 K.)

5. Garaj Yapımı Garajın bina sayılması için duvarlarla örülüp örülmediği dikkate alınmalıdır. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/23009 E., 2014/30523 K.)

6. Yapı Tatil Zaptından Sonra İnşaata Devam Etmek Belediye tarafından düzenlenen yapı tatil zaptından sonra inşaata devam edilmesi doğrudan yeni bir suç oluşturmaz. Ancak, iddianame tarihinden sonra yeni inşaat yapılırsa ayrı bir suç oluşabilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/25976 E., 2021/16300 K.)

Diğer Örnekler

“Yapı tatil zaptı ve bilirkişi raporunda binanın ön kısmında yer alan asansörün yanında projeye aykırı olarak duvar örüldüğünün ve galeri boşluklarının kapatılarak asma katın büyütüldüğünün belirtilmesi karşısında, ruhsatlı alanda yapının kolon kiriş sistemlerini (taşıyıcı unsurlarını) etkileyen bir değişiklik yapılmadığı takdirde ruhsatsız tadilatın idari yaptırım gerektireceği, aksi halde bina niteliğinde görüleceği gözetilerek taşıyıcı unsurları olumsuz olarak etkileyen değişiklik yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla ek bilirkişi raporu aldırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile mahkumiyetine karar verilmesi…”( Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/26363 E., 2013/20677 K.)

“…çevresi tuğla duvar örülmek ve üzeri kiremitle örtülmek suretiyle kapalı alan kazanılarak tuvalet ve lavabo yapılması biçimindeki suça konu kaçak imalatın bina niteliğinde olduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/22803 E., 2014/31451 K.)

FETÖ/PDY Davalarında Ankesörlü Telefondan Aranmanın Delil Değeri

FETÖ/PDY yargılamalarında özellikle subay, astsubay, er gibi askerlerin örgüt mahrem imamları tarafından haberleşme yöntemi olarak ankesörlü telefondan haberleşmeyi kullandıkları belirtilmekte ve bu kişilerin cezalandırılmaları noktasında ankesörlü telefondan aranmak en önemli delillerden biri sayılmaktadır.

Yargıtay’ın Ankesörlü Telefon Deliline Yaklaşımı

Yargıtay bir asker şahsın; gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olarak kabul edileceğini belirtmiştir.[1] Yargıtay, kararlarında ankesörlü telefondan aranmanın asker kişiler açısından ‘belirleyici nitelikte’ olduğunu kabul etmiş, ancak bu kabulü delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda bazı denetimlere tabi tutmuştur.[2] Anayasa Mahkemesi (AYM) de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığına karar vermiştir.[3]

Mahrem İmamlar Tarafından Kullanılan Yöntemler

Yargıtay içtihatlarında, bu yöntemle kendileriyle iletişim kurulan kişilerin FETÖ/PDY’nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen teknik araştırma ve inceleme işlemlerine dair açıklamalarda bulunulmuştur. Yargıtaya göre sanığın örgüt mahrem imamı tarafından arandığını ortaya koyabilmek için mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telefon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için genellikle kullandığı yöntem olarak belirlenen;

  • Hedef şahsın telefon numarasının, deşifre edilmesinin önlenmesi amacıyla çeşitli şifreleme metotları kullanarak kaydedilmesi,
  • Bazı mahrem imamların arama yapmadan önce ajandada kayıtlı numaralara baktığında şifreleme yaptığını unutarak/kasten yazılı olan şifreli numarayı aradığı, daha sonra yanlış numara çevirdiğini fark ederek/kasten asker şahsı tekrar gerçek numarasından aramış olması,
  • Aramaların tek taraflı ve kısa süreli olması veya sadece çağrıdan ibaret bulunması,
  • Aranan askeri personelin büyük kısmının genellikle rütbe/makam olarak ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin de denk olmaları,
  • Mahrem imamlar tarafından gerçekleştirilen arka arkaya aramanın (ARDIŞIK ARAMA) örgütsel amaçlı olduğuna dair karine oluşturması,
  • Aramanın mesai saatleri dışında yapılması, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasını sağlama çabası,
  • Aramanın on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez olmak üzere periyodik olması,
  • Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğunun gözetilmesi,
  • Asker şahısların hatların takılı bulunduğu cihazların toplantı yerine götürülmediği veya götürülse bile kapalı tuttukları,
  • Mahrem imamlarca hedef şahıs arandıktan sonra ilgisiz rastgele numaraların çevrilerek, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışılması,

ayrıca bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında kişiselleştirilmiş, Emniyet birimlerince, büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla irtibat kurma yöntemine ilişkin olarak düzenlenen, hangi aramaların ardışık ve/veya periyodik olduğunu açıklayan ayrıntılı analiz raporu alınması gereklidir.[4] Aksi halde kişiye mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir.

Ankesörlü Telefondan Aranma Dosyalarında Bilirkişi Raporlarında Nelere Dikkat Edilmelidir

Yukarıda değinilenlere ek olarak;

  • Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının, ‘0’ saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilmesi,
  • Şüpheli/sanığın görev yaptığı diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak sabit hat ve ankesörlü telefon kullandığına ilişkin analiz raporunun da istenmesi,
  • Şüpheli/sanıkla ilgili sabit hat veya ardışık aramaya ilişkin varsa itirafçı beyanlarının dosyaya getirilmesi, gerektiği takdirde tanık sıfatıyla dinlenilmeleri,
  • Ardışık aramalar kapsamında, diğer asker şahıslar hakkında bir soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılıp varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazı sağlanarak değerlendirilmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya konulması gerekmektedir.[5]

Uygulamada, yukarıda değinilen hususların tamamının irdelenmeksizin mahkumiyet kararlarının verildiği görülmektedir. Uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlardan bir diğeri sadece emniyet tarafından düzenlenen ATAÇ raporuyla yetinilerek kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilmesidir. Oysa Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre ankesörlü aramadan mahkumiyet kararı verilebilmesi için uzman teknik bilirkişiden rapor alınması gereklidir. ATAÇ raporu kolluk tarafından düzenlenmektedir. Kolluğun hazırladığı rapor, tarafsız bilirkişi raporu niteliğinde değildir. Yargıtayın bir kararında uzman bilirkişiden teknik inceleme raporu alınmaması bozma nedeni sayılmıştır:

“Sanığın kullandığı operasyonel hat ile asker ve sivil imam şahısların kullandığı operasyonel hatların ortak bazlarının bulunup bulunmadığı ve mahrem imamlar tarafından kendisi gibi asker olan başka dosya şüphelileri ile farklı tarihlerde ardışık olarak aranıp aranmadığı, arama sayısı ve aramaların periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği zaman, konuşma süreleri, sanığın farklı sabit hatlardan aranması, aranmaların makul görünüp görünmediği konusunda uzman teknik bilirkişiden inceleme raporu ve operasyonel hat/HTS veri analiz raporu alınması”[6]

Ankesörden Ardışık Arama Periyodik Olarak Devam Etmelidir

“…sanığın aranmalarının hemen öncesinde ve sonrasında ardışık olarak tabir edilen yöntemle, Uzman Jandarma …., Astsubaylar ……’nın ve Teğmen ….in arandığının görüldüğü, ardışık arandığı iddia edilen askeri personelin rütbelerinin ise genel olarak astsubaylardan oluştuğu, ardışık arandığı iddia edilen askeri personel ile ilgili olarak ifade suretlerinin dosya arasına getirtildiği ancak bu kişilerin sanık hakkında herhangi bir beyanda bulunmadıkları,

Yargıtay kararına bakıldığı zaman aramanın periyodik olmasından da bahsedildiği, somut olayımızda ise aramaların belli periyotlar halinde gerçekleşmediği, aramaların sadece 2012 yılında yapıldığı, hatta sanığın önceki görev yerlerine ilişkin olarak yapılan araştırmada da sanık hakkında görev yerlerinden olan Diyarbakır ve Eskişehir ilinde de ardışık aranma metodu yöntemi ile haberleşme yapıldığı iddiasından kaynaklanan bir soruşturma bulunmadığı, itirafçıların beyanlarına göre görev yeri değişen askeri personeli yeni görev yerinde başka bir mahrem imamın karşıladığı ve bu şahısla bu mahrem imamın ilgilendiği, mahrem imamın bu anlamda örgüt üyesi olan kişi ile ardışık arama yöntemi ile de irtibatını devam ettirmesi gerektiği, somut olayımızda da sanığın önceki görev yerlerinde bu tür bir haberleşme yöntemine rastlanılmadığına göre arada bir kopukluk bulunduğu, dolayısıyla Yargıtay’ın aradığı anlamda da bir periyodik bir arama olmadığının görüldüğü,

Yargıtay kararında da belirtildiği üzere ardışık arama metodu yöntemi haricinde sanık hakkında örgüt üyesi olduğuna ilişkin beyanda bulunan herhangi bir tanık beyanı da bulunmadığı, ardışık arama metodu yönteminden yola çıkarak sabit hat, ankesörden yapılan aramalardan yola çıkarak sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için bu aramanın örgütsel saikle yapıldığına ilişkin her türlü teknik bulgu verilerle ispatlanması gerektiği gibi bu aramaların örgütsel saikle yapıldığına ilişkin tam bir vicdani kanaat oluşması gerektiği…”[7]


[1] Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/5526 E., 2019/6842 K.

[2] Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/1582 E., 2019/6838 K.

[3] Murat Albayrak Başvurusu,  B. No.: 2018/37695, K.T.: 03/03/2023.

[4] Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/14096 E., 2023/4949 K.

[5] Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/1582 E., 2019/6838 K.

[6] Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/519 E., 2021/265 K.

[7] Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/38468 E., 2023/769 K.

Türk Ceza Kanunu’nun Suç örgütü ile ilgili makalemizi okumak için tıklayın

TCK 272 Yalan Tanıklık Suçu Nedir? Cezası, Nitelikli Halleri ve Yargıtay Kararları

Yalan Tanıklık Nedir?

Yalan tanıklık, hukuki bir süreçte gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktır. Mahkemelerde veya adli makamlarda tanık olarak ifade veren kişi, bilerek ve isteyerek yanlış bilgi verirse bu suçu işlemiş olur.


TCK 272 Yalan Tanıklık Suçu ve Cezası

TCK 272’ye göre, yalan tanıklık yapan kişi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alır. Ancak suçun işlendiği bağlama göre ceza artabilir:

  • Ceza davalarında yalan tanıklık yapılırsa, ceza 4 yıl ile 12 yıl arasında değişmektedir.
  • Tanık, lehine veya aleyhine yalan beyanda bulunursa, cezanın ağırlığı değişebilir.
  • Yalan beyan nedeniyle masum bir kişi mahkûm olursa, tanık da aynı ceza ile yargılanır.
  • Tanık ifadesini düzeltirse, ceza indirilebilir veya tamamen kaldırılabilir.

Yalan Tanıklık Suçunun Unsurları

Bu suçun oluşması için şu unsurların bulunması gerekir:

  • Tanık Sıfatı: Fail, resmi bir makam önünde tanıklık yapmalıdır.
  • Gerçeğe Aykırılık: Beyanlar gerçeğe aykırı olmalıdır.
  • Kasten İşlenme: Tanık, bilerek ve isteyerek yalan söylemelidir.
  • Resmi Soruşturma veya Kovuşturma İçinde Gerçekleşme: Yalan beyan, yargılamaya etki edebilecek nitelikte olmalıdır.

Yalan Tanıklık Suçunun Nitelikli Halleri

Bazı durumlarda, suçun cezası daha ağır olabilir:

  • Yemin altında yalan tanıklık: Tanık, yemin ederek gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, ceza artar.
  • Örgütlü olarak yalan tanıklık: Suç örgütü yönlendirmesiyle veya çıkar sağlamak amacıyla yapılan yalan beyan, daha ağır cezayla sonuçlanır.
  • Mahkûmiyete sebebiyet verme: Yalan tanıklık nedeniyle biri haksız yere mahkûm olursa, tanık da aynı cezaya çarptırılır.
  • Suçun nitelikli hâllerini kapsaması: Yalan beyan, suçun farklı şekillerde işlenmesine yol açarsa, ceza ağırlaşır.

Etkin Pişmanlık Hükümleri

Türk Ceza Kanunu, bazı durumlarda etkin pişmanlık uygulanmasına imkân tanır. Bu kapsamda ceza indirilmesi veya tamamen kaldırılması mümkündür.

  • Duruşma sona ermeden önce gerçeğin söylenmesi: Tanık, mahkeme kararından önce gerçeği açıklarsa, ceza verilmemesi mümkündür.
  • Karar verildikten sonra ancak hüküm kesinleşmeden önce gerçeğin açıklanması: Bu durumda, cezadan önemli bir indirim yapılacağı kanunda yer almaktadır.
  • Yalan beyan mağduriyete sebep olmuşsa: Tanık, gerçekleri açıklayarak mağduriyeti giderirse, etkin pişmanlık indirimi uygulanır.

Yargıtay Kararları ve Uygulama Örnekleri

Tanığın sanığı korumak için gerçeğe aykırı beyanda bulunması

“Sanığın temyiz dışı sanığın yeğeni olduğu, olay günü Ramazan ile
katılan arasında tartışma yaşandığı ve Ramazan’ın katılana ele
geçirilemeyen sopa ile 2 kez vurduğu, bu durumun kamera görüntüleri
ve katılanın doktor raporuyla sabit olduğu göz önüne alındığında, olayın başından beri olay yerinde bulunan ve temyiz dışı sanığı engellemeye çalışan sanığın bu durumu görmediği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, sanığın temyiz dışı sanık …’ı korumak amacıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda tanık olarak alınan ifadesinde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olduğu ve üzerine atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraatine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2021/16638 E., 2023/5507 K.)

Başka suçtan sanık olan kişinin etkin pişmanlık kapsamında verdiği ifadenin yalan tanıklık açısından değerlendirilmesi

“Sanığın daha önce kendisiyle ilgili görülen ceza yargılaması sırasında
etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesi üzerine alınan
beyanlarında, mağdurlarla ilgili birtakım iddialarda bulunduğu, daha
sonra bu mağdurlar hakkında açılan kamu davalarında tanık sıfatıyla
dinlenirken etkin pişmanlık ifadelerinden kısmen farklı şekilde beyanda
bulunarak yalan tanıklık suçunu işlediği iddia edilmekte ise de; sanığın
etkin pişmanlık beyanlarını şüpheli/sanık sıfatıyla verdiği, dolayısıyla
dava konusu olayda yalan tanıklık suçunun sübutu açısından zorunlu
olan tanık sıfatıyla beyanda bulunma şartının gerçekleşmediği, bununla birlikte sanığın etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde verdiği
beyanları, yetkili mercie ihbar veya şikayet olarak da değerlendirilemeyeceğinden, sanığın eyleminin iftira suçu olarak nitelendirilmesinin de mümkün bulunmadığı gözetilmeksizin, Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde yalan tanıklık suçundan mahkumiyet karan verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8.
Ceza Dairesi, 2023/3260 E., 2024/1659 K.)

Müştekinin çelişkili beyanları ve suçun unsurlarının oluşmaması

“Sanığın, mağduru olduğu ceza dosyasında celsede müşteki olarak
dinlendiği bir önceki kolluk beyanından farklı olarak mağdurun olay
günü göğsüne silah dayamadığını ve şikayetçi olmadığını beyan ettiği,
bu beyan üzerine sanık hakkında iftira suçundan suç duyurusunda
bulunulduğu ancak toplanan delillere göre ceza dosyası sanığı
hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğundan iftira suçunun yasal
unsurları oluşmadığından bahisle beraat kararı verilip yalan tanıklık
suçundan suç duyurusunda bulunmasına karar verilmesi üzerine,
temyize konu dava da sanık hakkında yalan tanıklık suçundan her ne
kadar mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de; sanığın kolluk ve
mahkeme beyanlarının müşteki sıfatıyla alındığı 5271 sayılı Kanun’un
236 ncı maddesi uyarınca tanık olarak dinlenmediği ve yemin
ettirilmediği ve aynı Kanun’un 53. maddesindeki hususların kendisine
hatırlatılmadığı, bir bütün olarak değerlendirildiğinde; somut olayda
sanık üzerine atılı yalan tanıklık suçunun unsurları oluşmadığı halde
beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmiş olması
hukuka aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2020/16141
E., 2023/471 K.)

Kolluk tarafından alınan beyanlar nedeniyle suçun oluşmaması

“Tanık dinleme yetkisi bulunmayan kolluk tarafından düzenlenen bilgi
alma tutanağındaki beyanlar nedeniyle yalan tanıklık suçunun
unsurları itibariyle oluşmayacağı gözetilmeden, oluşmayan suç
nedeniyle sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü
kurulması yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2022/286 E.,
2022/6903 K.)

İlk ve sonraki ifadeler arasındaki çelişki ve etkin pişmanlık

“Sanığın ilk ifadesinin yalan olduğuna ikinci ifadesinin doğru
olduğuna yönelik aşamalarda değişmeyen savunması ve mahkemenin
suç tarihini ilk ifade olarak belirlediğinin anlaşılması karşısında;
mahkemede yalan beyanda bulunduğu ancak sonraki duruşmada
gerçeği söylediği anlaşılan sanığın sübuta eren ve unsurları yönünden
oluşan yalan tanıklık suçundan mahkumiyeti ve etkin pişmanlık
hükümlerinin uygulanması yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar
verilmesi yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2017/9931 E.,
2018/153 K.)

Yalan Tanıklık Suçunda Zaman Aşımı

Yalan tanıklık suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Ancak, yalan beyanın etkisi devam ediyorsa, bu sürenin uzaması mümkün.


Yalan Tanıklık ve Hukuki Sonuçları

Yalan tanıklık, adalet sistemine zarar verir ve haksız yargılamalara yol açar. Bu nedenle tanıklar, hukuki sorumluluklarını bilerek hareket etmelidir. Yalan tanıklık nedeniyle haksız mahkûmiyetlere yol açan kişiler, suçun ağırlığına bağlı olarak daha ağır cezalar alır.


Sonuç

TCK 272 kapsamında yalan tanıklık suçu ciddi bir suçtur ve ağır cezalara yol açar. Hukuki süreçlerde tanıklık yapan kişilerin doğru beyanda bulunması, adaletin sağlanması açısından büyük önem taşır. Eğer yalan tanıklık davasına tarafsanız, profesyonel bir hukuk danışmanından destek almanızı öneririz.

Bu nedenle yalan tanıklık suçuyla ilgili hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda destek almak için İzmir ve Bodrum’daki hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Türk Ceza Kanunu Maddelerini bu bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Linkedin sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz.

TCK 105 Cinsel Taciz Suçu Nedir

Cinsel taciz suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin rızası olmadan cinsel amaçla sözlü, yazılı veya dijital yollarla rahatsız edilmesini kapsar. Başka bir deyişle, TCK 105 cinsel taciz suçu fiziksel temas içermeyen her türlü cinsel içerikli davranış bu suç kapsamında değerlendirilebilir. Ayrıca, mağdurun rızasına aykırı olarak gerçekleştirilen bu eylemler, mağdur üzerinde rahatsız edici bir etki yaratmalıdır.

TCK 105 Cinsel Taciz Suçu Nedir?

TCK 105’e göre cinsel taciz suçu, bir kişiye istenmeyen cinsel içerikli sözler söylemek, mesaj göndermek veya cinsel amaç taşıyan herhangi bir davranışta bulunmaktır. Özetle, mağdurun rahatsız edilmesi ve cinsel içerikli bir amacın bulunması bu suçun temel unsurlarıdır.

Bu suç, fiziksel temas gerektirmediği için cinsel saldırı suçu (TCK 102) ile karıştırılmamalıdır. Dahası, cinsel taciz suçu, mağdurun isteği dışında gerçekleştirilmelidir ve bu durumun mağdur üzerinde olumsuz bir etki yaratması gerekmektedir. Bununla birlikte, suçun ispatı için mağdurun beyanı ve diğer deliller büyük önem taşımaktadır.

Cinsel Taciz Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’na göre cinsel taciz suçunun cezası şu şekildedir:

  • Temel şekli: 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası
  • Buna ek olarak suç çalışma ortamında veya hizmet ilişkisinde işlenmişse: Ceza yarı oranında artırılır.
  • Yine suç kamu görevinin veya eğitim kurumlarının sağladığı kolaylıkla işlenirse daha ağır cezalar öngörülmektedir.
  • Çocuğa karşı cinsel taciz: 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası uygulanır.

Cinsel Taciz Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı

  • Cinsel taciz suçu, şikayete tabi bir suçtur. Öyleyse mağdur, suçtan itibaren 6 ay içinde şikayetçi olmalıdır.
  • Yani şikayet süresi dolduktan sonra soruşturma açılamaz.
  • Çocuğa karşı işlenen cinsel taciz suçu ise şikayete tabi değildir; savcılık re’sen soruşturma başlatır.

Suça ilişkin Deliller Nelerdir?

Cinsel taciz suçunda ispat önemlidir. Olası deliller şunlardır:

  • Mesaj kayıtları (WhatsApp, SMS, e-posta)
  • Güvenlik kamerası görüntüleri
  • Tanık beyanları
  • Sosyal medya yazışmaları

Yargıtay Kararları ile Cinsel Taciz Suçunun Kapsamı

Yargıtay içtihatları, cinsel taciz suçunun nasıl değerlendirildiğini netleştirmektedir. İşte bazı önemli Yargıtay kararları:

  • Sanığın, mağdureye “Senden hoşlanıyorum ve seni öpmek istiyorum” demesi:
    Sanığın, herhangi bir fiziksel temas olmadan mağdureye bu sözleri söylemesi cinsel taciz suçunu oluşturur. Ancak, mahkemenin hatalı şekilde “sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı” suçu kapsamında karar vermesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/8979 E., 2024/3580 K.)
  • Sanığın mağdura cinsel içerikli mesajlar göndermesi:
    Örneğin, “Bir gül kurur ama kalpteki sevgi kurumaz… seni çok çok öpüyorum canım” gibi mesajlar, şikayete tabi olmayan cinsel taciz suçuna girer. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2023/1394 E., 2024/1128 K.)
  • Sanığın, belirli bir kişiyi hedef alarak cinsel organını göstermesi.
    Bu eylem, Yargıtay’a göre cinsel taciz suçuna girer. Mahkemenin “hayasızca hareketler” kapsamında karar vermesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/24302 E., 2024/2758 K.)
  • “Seni seviyorum, vermezsen seni bırakmam” gibi sözler.
    Sanığın, mağdureye bu tür sözler söylemesi cinsel taciz suçu oluşturur. Ancak, mahkemenin yanlış değerlendirmesi nedeniyle hukuka aykırı bir karar verilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/3738 E., 2024/903 K.)
  • Sanığın “Beni öper misin?” şeklindeki sözleri:
    Bu tür sözlü ifadeler, fiziksel temas içermediğinden cinsel taciz suçuna girer. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/7952 E., 2024/674 K.)
  • “Bize bakar mısın, niye yanımıza gelmiyorsun, güzelsin, iyisin” gibi sözler.
    Bu tür sözler, fiziksel temas içermediği sürece cinsel taciz suçuna girer. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/11724 E., 2024/397 K.)
  • Sanığın, mağdureye “seninle evlenmek istiyorum” demesi ve ardından cinsel organını tutması:
    Bu eylemi yerel mahkemenin “çocuğun cinsel istismarı” olarak değerlendirmiştir. Ancak Yargıtay’a göre bu eylem, cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilmelidir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/9925 E., 2024/360 K.)
  • Boşanma sürecinde eşe cinsel içerikli mesajlar göndermek:
    Boşanma sürecinde ayrı yaşayan eşe rızası dışında cinsel içerikli mesajlar göndermek cinsel taciz suçunu oluşturur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/3624 E., 2022/10481 K.)

Taciz Suçunu Oluşturmayan Eylemler ve Yargıtay Kararları

  • Sanığın mağdureye “Araca gel”, “Nerede çalışıyorsun güzelim, gideceğin yere götüreyim” gibi sözler söylemesi:

    Bu ifadelerin cinsel tatmin amacı taşımadığı ve cinsel taciz kapsamına girmediği, ancak kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2022/15181 E., 2023/1499 K.)
  • İki ay boyunca aşk ve sevgi mesajları göndermek:
    Sevgi içerikli mesajların cinsel amaç taşımadığı tespit edilmiş ve bu durum kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu kapsamında değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/13224 E., 2023/1207 K.)
  • Hedef gözetmeksizin cinsel organ göstermek:
    Sanığın herhangi bir kişiyi hedef almadan bu eylemi gerçekleştirmesi, “cinsel taciz” olarak değerlendirilmemiştir. Ancak hayasızca hareketler suçu olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/12924 E., 2023/1083 K.)
  • “Seni çok seviyorum Ayten” şeklinde not yazmak:
    Bu ifadeler cinsel içerikli olarak değerlendirilmeyip, sanığın cinsel taciz suçundan mahkum edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/15907 E., 2023/1098 K.)
  • “Şşşt şştt sizinle arkadaş olabilir miyiz?” şeklindeki sözler:
    Bu sözlerin cinsel tatmin amacı taşımadığı değerlendirilerek sanığın beraatine karar verilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/16744 E., 2023/482 K.)
  • Tanışma amaçlı mesajlar göndermek:
    Sanığın, mağdureye “Merhaba … hanım, sizinle tanışmak isterdim” gibi mesajlar göndermesi eylemi incelenmiştir. Bu eylem kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/4975 E., 2023/159 K.)

Cinsel Taciz Suçunda Avukatın Önemi

Cinsel taciz suçlarında mağdurların haklarını bilmesi ve hızlı hareket etmesi önemlidir. Çünkü şikayet dilekçesi en başta hazırlanır, deliller belirtilir ve tutarlı olmalıdır. Yani bir avukat desteğiyle şikayet süreci doğru şekilde yürütülebilir.

Bu nedenle cinsel tacizle ilgili hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda destek almak için İzmir ve Bodrum’daki hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Türk Ceza Kanunu Maddelerini bu bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Linkedin sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz.

TCK 134: Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

Özel Hayatın Gizliliği Nedir?

Özel hayatın gizliliği, kişinin mahremiyet hakkını koruyan temel haklardan birisidir. Anayasa’mızın 20. maddesi ile de güvence altına alınan bu hak, kişinin izni olmadan özel yaşam alanına girilmesini, verilerinin paylaşılmasını ve kaydedilmesini yasaklamaktadır. Ayrıca bu konu Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir.

TCK 134 Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu

Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi, kişilerin özel hayatının hukuka aykırı olarak ihlal edilmesini suç olarak düzenlemiştir. Buna göre:**

  • Bir kişinin özel hayatını ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası alabilir.
  • Ses veya görüntü kaydı alınması suretiyle yapılan ihlallerde, ceza bir kat artırılır.
  • Bu verilerin hukuka aykırı olarak yayınlanması, ayrı bir suç oluşturur ve iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Özel Hayatın Gizliliği Suçunun Unsurları

Bir fiilin TCK 134 kapsamında suç oluşturabilmesi için şu unsurların bulunması gerekir:

  • Öncelikle, mağdurun özel hayatını ilgilendiren bir olay olmalıdır.
  • Bunun yanı sıra, failin hukuka aykırı bir şekilde bu bilgilere ulaşmış olması gerekmektedir.
  • Son olarak, ses, görüntü veya başka bir veri kaydının alınması veya yayınlanması söz konusu olmalıdır.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Cezası

TCK 134’e göre suçun cezası şu şekildedir:

  • Genel ihlal durumunda: 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmektedir.
  • Ses veya görüntü kaydı alarak ihlal edilmesi halinde: Bu durumda, cezaya artırıma gidilir.
  • Kaydedilen veya elde edilen verilerin yayınlama yoluyla paylaşılması durumunda: Cezanın 2 yıldan 5 yıla kadar çıkabileceği öngörülmüştür.

Yargıtay Kararları ile TCK 134 Uygulamaları

Gürültü İddiası İçin Çocukların Videosunu Çekme

Sanığın, çocukların çok fazla gürültü yaptığını ispatlamak için mağdur çocukların videolarını çekmesi ve site çalışanına göndermesi olayında sanığın hukuka aykırılık bilinci taşımadığından beraat kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2024/1847 E., 2024/6351 K.)

Delil Elde Etme Amacı Özel HAyatın Gizliliğini İhlal Suçu Oluşturur Mu?

“Park halindeki aracının sitenin açık otoparkındaki yürüyüş yolunu işgal
ettiğinden bahisle katılanı ve aracını park ediş biçimini cep telefonuyla
kayıt altına alarak delil olarak kullanmak maksadında olan katılan
sanık …’in eyleminde suç işleme kastının bulunmadığı, bir daha kanıt
elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma
imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda,

örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği, kayda alınan görüntüleri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın eyleminde hukuka aykırılık bilinci ve iradesiyle hareket etmediği gözetildiğinde, katılan sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraat hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2024/2260 E., 2024/5628 K.)

Şantaj Yapan Kişiye Ait Resmin Yayınlanması Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

“Sanığın, bir dönem kendisine ait iş yerinde çalışıp işten ayrılmasından sonra kendisine şantaj yaparak para isteyen katılana ait resmi katılanın rızası dışında kendisine ait facebook hesabından yayınlamasına konu olayda, suça konu resmin daha önce kendi sosyal paylaşım hesaplarından yayınlayıp yayınlamadıklarının ve resmin nereden ve nasıl ele geçirildiği taraflardan sorulup sonucuna göre resimlerin 5237 s. TCK’nun 136/1. mad. verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme veya aynı Kanun’un 134/2. mad. özel hayatın gizliliğini ihlal suçları kapsamında değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumun tayin ve takdirinin gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/10036 E., 2024/6044 K.)

Mahrem Görüntülerin Rıza Dışı CD’ye Kaydedilmesi – Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/1709 E., 2024/2151 K.) Sanığın, katılanların rızası dışında mahrem görüntüleri CD’ye kaydetmesi nedeniyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet alması gerektiği belirtilmiştir.

Eski Sevgiliye Ait Mahrem Görüntülerin Annesine Gönderilmesi

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1600 E., 2024/1870 K.) Sanığın, geçmişte ilişki yaşadığı kişiye ait mahrem fotoğrafları annesine göndermesi, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmuştur.

Kamusal Alanda Çekilen Fotoğrafın Facebook’ta Yayınlanması

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1257 E., 2024/1712 K.) Sanığın, sokakta yürüyen şikâyetçilere cep telefonunun kamerasını odaklayarak çektiği fotoğrafı Facebook’ta rızaları dışında yayınlaması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmuştur.

Eski Sevgiliye Ait Mesaj ve Resimlerin Yayınlanması

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1609 E., 2024/1134 K.) Sanığın, eski sevgilisinin mesaj ve resimlerini Facebook’ta paylaşması eylemi incelenmiştir. Yargıtay özel hayatın gizliliğini ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarının işlendiğine karar vermiştir.

Gizli Çekimle Mahrem Görüntülerin Kaydedilmesi

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2020/1023 E., 2024/449 K.) Bu kararda sanığın, mağdurenin rızası olmadan mahrem görüntülerini kaydetmesi davasında şikayetçinin şikayeti çekmesi nedeniyle düşme kararı verilmiştir.

Facebook’ta Yayınlanan Fotoğrafın Hukuki Durumu

(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/2552 E., 2023/5107 K.) Sanığın, mağdurun daha önceden Facebook’ta paylaştığı fotoğrafı izinsiz yayınlaması incelenmiştir. Yargıtay bu eylemin kişisel verilerin hukuka aykırı paylaşılması suçunu oluşturduğuna karar vermiştir.

TCK 134 Kapsamında Hukuki Yardım

TCK 134 kapsamında hukuki yardım almak için inceince.av.tr adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz. Buraya tıklayarak Whatsapp mesajı gönderebilirsiniz.

Benzer şekilde Türk Ceza Kanunu madde incelemelerimize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

TCK 204 Resmi Belgede Sahtecilik Suçu

Resmi belgede sahtecilik suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, gerçekliğe aykırı olarak resmi belge düzenlemek, var olan bir belgeyi değiştirmek veya kullanmak suretiyle işlenebilir. Suçun oluşması için belgenin resmi nitelikte olması gerekir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Unsurları

  1. Fail: Herkes bu suçu işleyebilir, ancak kamu görevlilerinin işlediği sahtecilik suçu daha ağır cezalandırılır.
  2. Mağdur: Devlet ve kamu güveni zarar gördüğü için genel olarak kamu düzeni korunur.
  3. Suçun Konusu: Resmi belgeler, kamu otoriteleri tarafından düzenlenen veya onaylanan belgelerdir.
  4. Suçun Fiili: Belgenin gerçekliğe aykırı şekilde düzenlenmesi, değiştirilmesi veya kullanılması gerekir.
  5. Kast: Failin bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekmektedir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Cezası

TCK 204’e göre suçun cezası şu şekildedir:

  • Resmi belgede sahtecilik yapan kişiye 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir.
  • Suç kamu görevlisi tarafından göreviyle bağdaşır bir şekilde işlenirse ceza 3 yıldan 8 yıla kadar artar.
  • Sahte belgeyi bilerek kullanan kişi de aynı şekilde cezalandırılır.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

İğfal Kabiliyetinin Bulunup Bulunmadığına İlişkin Kararlar

  • “…dosya içerisinde bulunan nüfus cüzdanı üzerinde heyetçe yapılan gözlemde, belgenin ön yüzünde soğuk damga izi bulunmadığının ilk bakışta kolaylıkla anlaşılması karşısında… unsurlarının somut olayda oluşmadığı gözetilmeden…” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2022/11012, K. 2024/8318, T. 24.6.2024)
  • Konuyla ilgili bir başka kararda şu hususlara yer verilmiştir. “…dosyada aslı bulunan suça konu belge üzerinde heyetimizce yapılan inceleme ve gözlemde, ‘7 gün istirahati uygundur arz ederim’ şeklindeki yazıların belgeye sonradan eklendiği… atılı suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden…” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2021/11702, K. 2023/6712, T. 3.10.2023)
  • Yine konuyla ilgili başka bir kararda şu hususlara yer verilmiştir. “…sanığın resmi yapıştırılmak suretiyle düzenlenen sahte kimliğin fotokopisinin bulunduğunun ve belge aslının ele geçirilemediğinin anlaşılması karşısında… unsurları itibariyle oluşmayan resmi belgede sahtecilik suçundan beraatine hükmedilmesi gerektiği…” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi, E. 2021/10095, K. 2023/4532, T. 18.9.2023)
  • Yine konuyla ilgili başka bir kararda şu hususlara yer verilmiştir. “…plakalarda tescil işlemi birimine ait herhangi bir soğuk mühür izinin bulunmadığının tespit edilmesi… unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine mahkumiyet kararı verilmesi…” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2019/11004, K. 2023/4060, T. 16.5.2023)
  • Yine konuyla ilgili bir başka karar ise şöyledir. “…sanığın düzenlediği gider fişlerinin gerçek gider belgelerine nazaran daha yüksek miktarda muhasebeleştirilmesi… belgelerin iğfal kabiliyetinin bulunduğunun tespit edilmesi karşısında…” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2017/2604, K. 2021/1989, T. 21.4.2021)

Sahteliği Sabit Oluncaya Kadar Geçerli Belgeler Hakkında Kararlar (TCK m. 204/3)

  • Sahteliği sabit olncaya geçerli sayılan belgelerden biri mirasçılık belgesidir. Bu bağlamda nitelikli hal oluşturan bir konuda Yargıtay şöyle bir karar vermiştir. “Mirasçılık belgesinin, niteliği itibariyle aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge niteliğinde bulunduğu, TCK’nin 204/1-3. maddesinde düzenlenen sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge mahiyetinde olmadığı anlaşılmakla, sanıklar hakkında hükmolunan cezada yasal unsurları oluşmadığı halde TCK’nin 204/3. maddesi uyarınca artırım yapılarak fazla ceza tayini…” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2021/28680, K. 2021/6604, T. 15.9.2021)
  • Yine konuyla ilgili başka bir kararda şu hususlara yer verilmiştir.
    “Noter belgesinin kanun hükmü gereği aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge olması nedeniyle sanıklar hakkında TCK’nin 204/3. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza tayin edilmesi yasaya aykırı…” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2019/8363, K. 2021/4657, T. 1.6.2021)

Suçun Kamu Görevlisinin Görevi Gereği Düzenlemeye Yetkili Olduğu Belgeler Hakkında İşlenmesi Durumuyla İlgili Kararlar

  • “… Belediyesi … Şube Müdürlüğü ambarında hizmet alım ihalesi ile görevlendirilen … Limited Şirketi kadrosunda hizmet işçisi olarak görevli olan sanık …’nun doğrudan temin yoluyla yapılan işlere ilişkin gerçekte mal ya da hizmet alımı yapılmadığı halde yapılmış gibi ilgili kamu görevlileri yerine sahte imza atmak suretiyle düzenlediği belgelerle diğer sanıklara ait firmalar lehine ödeme yapılmasını sağlama şeklindeki eylemlerinin TCK’nin 204/1. maddesinde düzenlenen resmi belgede zincirleme sahtecilik suçunu oluşturduğu…” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2018/9045, K. 2021/673, T. 18.2.2021)

Avukatın Resmi Belgede Sahtecilikle Yargılanması

  • Yine aynı suç tipiyle ilgili nitelikli bir halde Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından verilen karar önemlidir. “1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesindeki avukatlığın kamu hizmeti ve yargının kurucu unsurlarından olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, 76/1 ve 109/1-2. maddelerindeki baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olduğuna ilişkin hükümler ile 5237 Sayılı TCK’nın 6/1-c maddesindeki tanım ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde;

    avukatların 1136 Sayılı Kanun’un 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve barolar ile Türkiye Barolar Birliğinin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden kamu görevlisi olduklarında kuşku bulunmadığı, bono aslı temin edilip üzerindeki imza ve yazıların incelemesi yapılamasa da, tanık olarak ifadesine başvurulan …’in icra takibindeki alacaklı ve borçlularla irtibatı ve alacaklı sıfatı bulunmadığı halde adına takip yapıldığının tespiti durumunda, kamu görevlisi olan sanığın görevi gereği düzenlediği takip taleplerinin sahte, buna bağlı olarak … 4. İcra Müdürlüğünün düzenlediği ödeme emrinin de gerçeğe aykırı olduğu, bu itibarla eylemin TCK’nın 204/2 maddesinde tanımlanan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK’nın 257/1. maddesine göre uygulama yapılması…” (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2020/731, K. 2021/2802, T. 3.6.2021)

Resmi Belgede Sahtecilik ile Özel Belgede Sahtecilik Arasındaki Farklar

  1. Belgenin Niteliği: Resmi belgede sahtecilik, kamu güveniyle ilgili belgelerle ilgilidir. Özel belgede sahtecilik ise kişisel belgelere ilişkindir.
  2. Ceza Miktarı: Resmi belgede sahtecilik daha ağır cezalara tabidir.
  3. Fail: Resmi belgede sahtecilik kamu görevlileri tarafından işlenirse daha ağır ceza söz konusu olurken, özel belgede sahtecilikte herkes fail olabilir.

Resmi belgede sahtecilik suçu ciddi bir suçlamadır. Detaylı araştırma ve savunma gerektirir. Bu nedenle İzmir Ceza Avukatına ihtiyaç duyabilirsiniz.

İzmir Ceza Avukatı arıyorsanız buraya tıklayarak whatsapp üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

Diğer Türk Ceza Kanunu Maddeleri için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

https://inceince.av.tr/turk-ceza-kanunu/

TCK 106 Tehdit Suçu Nedir

Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesi tehdit suçunu düzenler. Bu maddeye göre, bir kişiyi kötü bir zarar vermekle korkutmak suçtur. Tehdit, kişinin huzur ve güvenini bozar.

Tehdit Suçunun Unsurları

  • Fail: Tehdidi yapan kişidir.
  • Mağdur: Tehdit edilen kişidir.
  • Tehdit Edici Söz veya Davranış: Zarar verme kastıyla yapılmalıdır.
  • Korku Uyandırma: Mağdurun güven duygusu sarsılmalıdır.

TCK 106’ya Göre Ceza Miktarı

Suçun basit halinde ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Tehdit, silahla, birden fazla kişiyle veya örgütle işlenirse ceza artar. Bu durumda 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir.

Suçun nitelikli halleri:

tehdidin;

  1. a) Silahla,
  2. b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
  3. c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  4. d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halleri suçun nitelikli hali sayılır.

Tehdit Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı

Suçun basit hali şikayete bağlıdır. Mağdur 6 ay içinde suçu bildirmelidir. Nitelikli hali ise şikayete tabi olmayıp, resen soruşturma yapılır. Zamanaşımı süresi genellikle 8 yıldır.

Yargıtay Kararlarıyla Tehdit Suçu

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2021/18453 E., 2024/4202 K.
Sanığın sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçunu işledikten sonra katılana hitaben sarf ettiği “Senin oğlunu da kardeşlerini de öldüreceğim, seni de bacılarını da sinkaf edeceğim, benim istediğimi yapmazsan oğlunun kafasına sıkarım.” şeklindeki tehdit içerikli sözlerin içerisinde yer alan “…seni de bacılarını da sinkaf edeceğim…” biçimindeki ifadenin, katılanın onur, şeref ve saygınlığına saldırı kastı taşımayıp katılana veya yakınlarına yönelik gelecekte bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etme mahiyetinde olduğu, bu nedenle eylemin bütün halinde tehdit suçunu oluşturduğu gözetilerek hakaret suçundan açılan davayla ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken ayrıca bu suçtan da mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı görülmüştür.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2023/6956 E., 2024/2030 K.
Tehdit suçunun imzasız mektup ile işlenilmesi halinde, bu nitelikli unsurun uygulanabilmesi için, kimin tarafından yazıldığının muhatabınca anlaşılamamış olması gerekmektedir. Somut olayda, mektubun içeriğinden kimin yazdığının katılan tarafından anlaşılması ve katılanın, sanığın adını vererek şikâyette bulunması karşısında; sanığın eyleminin 5237 sayılı Yasa’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/21649 E., 2024/1577 K.
Sanığın, mağdura söylediği kabul edilen “seni sinkaf edeceğim” şeklindeki sözlerin söylendiği bağlam bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, 5237 sayılı Kanun’un 106/1 maddesinde düzenlenen muhatabın kendisinin veya yakınının cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit niteliğinde olduğu gözetilmeksizin sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulması, hukuka aykırıdır.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2023/3939 E., 2024/811 K.
Sanığın, kaza yerine giderek kazaya karışan kişilerle tartıştıktan
sonra evine gidip kendine ait ruhsatsız tabancasını yanına aldığı ve
tekrar kaza yerine döndüğü, devam eden tartışmanın kavgaya
dönüşmesi üzerine havaya birkaç el ateş ettiği anlaşılan olayda, sanığın kavga ettiği kişileri korkutmak amacıyla havaya ateş etmesi şeklinde gerçekleştirdiği eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçunu oluşturduğu özetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde aynı Kanun’un 170/1-c maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.

Hukuki Yardım ve Aklınıza Takılanlar

Bir suça maruz kaldığınızda veya bir suçlamayla karşı karşıya kaldığınızda bir ceza avukatından destek almanız önemlidir. inceince.av.tr (İnce&İnce Hukuk Bürosu) olarak, haklarınızı korumanıza ve hukuki süreci etkin bir şekilde yönetmenize yardımcı oluyoruz. Tehdit suçu ile ilgili danışmanlık veya hukuki destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Diğer Türk Ceza Kanunu Maddelerini https://inceince.av.tr/turk-ceza-kanunu/ bu bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Linkedin sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz.

TCK 107 Şantaj Suçu Nedir?

Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenmiştir. Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişiyi hukuka aykırı bir eyleme zorlamak veya bir menfaat sağlamak amacıyla tehditle işlenmektedir.

Şantaj Suçunun Unsurları

  1. Tehdit Unsuru: Mağduru korkutacak bir davranış olmalıdır. Bu unsur, şantajın temelini oluşturur.
  2. Hukuka Aykırı Zorlama: Mağduru rızası dışında bir eyleme zorlamak gerekir. Bu, tehdidin etkisini artırır.
  3. Menfaat Elde Etme: Maddi veya manevi bir kazanç sağlama amacıyla yapılır. Bu da suçun tamamlanmasını sağlar.

TCK 107 Şantaj Suçunun Cezası

TCK 107’ye göre, şantaj suçu 1-3 yıl hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, suçun ağırlaştırıcı nedenlerle işlenmesi durumunda ceza artar.

Şantaj Suçunda Zamanaşımı

Şantaj suçunda zamanaşımı süreleri, genel ceza zamanaşımı kurallarına tabidir. Bu kapsamda, genellikle 8 yıllık bir zamanaşımı süresi uygulanır.

Yargıtay Kararlarıyla Şantaj Suçu

Tehdit Yoluyla Şantaj

Konuyla ilgili olan kararlardan birisi Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2022/9997 E., 2024/5318 K sayılı kararıdır.
“Evli bir bayanla birlikte olmak için gelen mağdura sanığın “seni rezil ederim” demesi üzerine, mağdurun senedi imzaladığı olayda sanıklar hakkında 5237 sayılı Kanun’un 107/2. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağının tartışılması gerekliliği gözetilmeksizin yazılı şekilde nitelikli yağma suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”

Konuyla ilgili olan kararlardan birisi Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2022/1927 E., 2023/9161 K. sayılı kararıdır. “Sanığın kullanmış olduğu telefon ile katılanın tanıdığı Ayvalık ilçesinde taksicilik yapan tanığı net tespit edilemeyen bir tarihte arayarak “…ya söyle telefonlarıma çıksın, bana borcu var, borcunu versin yoksa genelevde çalıştığını ailesine söyleyeceğim”, yine başka bir tarihte diğer tanığı arayarak “… bize geri dönerse döner, dönmezse bize 41.000 TL ödeyecek, ödemezse biz başka türlü almasını biliriz” şeklindeki sözlerinin anılan 5237 sayılı Kanun’un 107/2. maddesi uyarınca zincirleme şekilde işlenmiş tek bir şantaj suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde zincirleme tehdit suçundan hüküm kurularak sanık hakkında eksik ceza tayin edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.”

Müstehcenlik ve Şantaj Birlikteliği

Konuyla ilgili olan kararlardan birisi Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/2363 E., 2024/1130 K. sayılı kararıdır.
“Sanığın kullandığını kabul ettiği Facebook adresi üzerinden katılanın hesabına gönderilen mesaj içeriğinde “resimlerin bende, sana daha büyük acılar çektireceğim, kızım bekle sen, sen nasıl bana zehir ettin hayatı ben de sana edeceğim, bekle sen bu tehdit değil şimdi, malsın, sen tehdit anlarsın, sen ve mal Büşra acele etme sırası gelecek, sen şu üniye geç o zaman seyreyle sen beni..” şeklindeki ifadelerin yer alması ile katılanın üniversiteye başlamasının hemen sonrasında mesaj içeriğiyle de uyumlu olacak şekilde 18 yaşından küçük olduğu dönemde çektiği katılana ait müstehcen içerikli resimlerin internet üzerinden ifşa edilmesi karşısında sanığın TCK’nın 44/1. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 226/5. ve 107/1. maddeleri gereğince müstehcenlik ve şantaj suçlarından cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır.”

Konuyla ilgili olan kararlardan birisi Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/11649 E., 2022/2670 K. sayılı kararıdır.
“Sanığın mağdur çocuğa şantajda bulunarak, korkuya kapılan mağdur çocuğun çıplak fotoğraflarını çekip, kendisine göndermesini sağlaması biçiminde sanığa yüklenen eylemlerin sübut bulduğu gözetilerek, sanık hakkında TCK’nın 107/2. maddesi uyarınca şantaj ile müstehcen görüntüyü içeren ürünlerin üretiminde 16 yaşındaki mağdur çocuğun yer almasından dolayı TCK’nın 226/3-1. maddesi uyarınca müstehcenlik suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülüp, dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi yasaya aykırıdır.”

Aile İlişkileri Üzerinden Yapılan Şantaj

Konuyla ilgili olan kararlardan birisi Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2016/5417 E., 2020/4841 K. sayılı kararıdır.
Katılanın, sanığa verdiği parayı isteyip, vermemesi halinde kendisinden şikayetçi olacağını beyan etmesi üzerine, sanığın katılana gönderdiği mesajda geçen “…öyle bir şey yaparsan sen de ailene rezil olursun, ben de babana bazı şeyleri anlatırım, bir daha babanın suratına bakamazsın…” biçimindeki sözlerin, anılan Kanun’un 107/2. maddesi uyarınca şantaj suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçeyle sanığın beraatine hükmedilmesi yasaya aykırıdır.

Şantaj Suçunda Hukuki Destek

Şantaj suçu ile karşı karşıya kaldığınızda, uzman bir ceza avukatından destek almak önemlidir. İzmir ceza avukatı arıyorsanız Detaylı bilgi için inceince.av.tr adresinden ve whatsapp hattımızdan bize ulaşabilirsiniz.

TCK Madde 220 : Suç Örgütü

Türk Ceza Kanunu TCK Madde 220 nin Düzenlediği Konular

TCK Madde 220, birden fazla suçu işlemek amacıyla örgütlenen kişilerin cezalandırılmasını düzenler. Bu madde, suç örgütü kurma, yönetme, örgüte üye olma ve örgüt adına suç işleme fiillerini kapsar.

Türk Ceza Hukuku üç farklı suç örgütü tipi kabul eder:

  • Genel Suç Örgütü
  • Belli Suçları İşlemek Amacıyla Örgütlenme: Silahlı Örgüt
  • Siyasi Amaçlı Örgütlenme: Terör Örgütü

Suçla Korunan Hukuki Değer

TCK Madde 220, suç örgütü yapılanmalarıyla kamu güvenliği ve kamu barışını korur. Örgütsel yapılar, amaçlanan suçlar işlenmese bile toplumu tehdit eder. Ayrıca, suçları önlemekle yükümlü kamu otoritesini zayıflatır.

Suç Örgütü Kurma, Yönetme ve Üye Olma Suçları

TCK Madde 220, suç örgütü kurma, yönetme ve örgüte üye olma fiillerini ayrı ayrı düzenler. Örgüt kuran ve yönetenler daha ağır cezalar alırken, üyeler daha hafif yaptırımlarla karşılaşır. Örgütün suç işlemeye elverişli yapıda ve süreklilik göstermesi esastır.

TCK Madde 220’ye Göre Suç Örgütünün Unsurları

Suç örgütü kurma, yöneticilik veya üyelik suçu için şu unsurlar gereklidir:

  • Üç veya daha fazla kişi: Örgüt tanımı için en az üç kişi gerekir.
  • Suç işlemek amacı: Üyeler arasında suç işleme iradesi bulunmalıdır.
  • Elverişli yapı: Örgütün, hedef suçları işleyebilecek bir kapasiteye sahip olması gerekir.
  • Hiyerarşik düzen: Üyeler arasında gevşek de olsa bir hiyerarşi bulunmalıdır.
  • Süreklilik: Örgütlenme tek bir suç için değil, süreklilik arz etmelidir.

TCK Madde 220’ye Göre Örgüt Üyeliği

Örgüte üye olmak, mevcut bir örgüte katılıp hiyerarşik yapıya dahil olmaktır. Üyelik için kişinin örgüt içinde yer alma iradesinin süreklilik göstermesi gerekir. Örgütlü suçlulukla ilgili yazdığımız hakemli bir makaleye bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

TCK Madde 220 Kapsamında Cezai Yaptırımlar

TCK Madde 220, suç örgütüyle ilgili fiillere ağır cezalar öngörür. Örgüt kuran ve yönetenler 5-10 yıl, üyeler ise 2-6 yıl arası hapis cezası alır. Cezalar, örgütün niteliğine ve işlenen suçlara göre farklılaşabilir.

Etkin Pişmanlık Hükümleri ve Ceza İndirimi
TCK Madde 220’de etkin pişmanlık hükümleri yer alır. Örgütten ayrılıp suçların aydınlatılmasına yardımcı olanlara ceza indirimi uygulanabilir.

TCK Madde 220’ye Göre Suçun Manevi Unsuru
Örgüt kurma ve yönetme suçu doğrudan kastla işlenebilir. Üyelik için de suç işlemek amacıyla örgüte katılma kastı aranır. Örgütlü suçlarda saik yoksa suç oluşmaz. Örneğin, meşru bir yapı sanılarak katılım sağlanan bir örgüt için suç iradesi yoktur.

Yargıtay Kararlarıyla TCK Madde 220 Uygulamaları
TCK Madde 220’nin uygulanmasında Yargıtayca önemli içtihatlar geliştirmiştir.

Yargıtay’a göre örgüt üyeliği (maddi unsur)

Yargıtay örgüt üyesini tanımlarken: “…örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç islemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir…” Aynı kararda şu ifadelere de yer verilmiştir: “..Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de, örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır…” demektedir. (Yargıtay 16.Ceza Dairesi, T:24.04.2017, E:2015/3, K:2017/3.)

Yargıtay’a göre örgüt üyeliğinin manevi unsuru

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin güncel bir kararında da örgüt üyesi tanımlanarak, faile ilişkin manevi unsuru açıklamıştır. Kararda özetle:

Örgüt üyesi, örgütün amacını benimseyen ve hiyerarşik yapısına dâhil olan kişidir. Bu kişi, verilen görevleri yerine getirmeye hazırdır ve iradesini örgüt iradesine teslim eder. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, ona bağlanmayı ve hiyerarşik gücün emirlerine uymayı ifade eder.

Bir kişinin örgüt üyesi sayılması için örgütle organik bir bağ kurması ve faaliyetlere katılması gerekir. Organik bağ; canlı, etkin ve geçişken bir ilişki olup, üyeliğin temel unsurudur. Bu bağ, kişiyi emir ve talimat almaya açık tutar ve örgüt içindeki konumunu belirler.

Örgüte yardım eden ya da örgüt adına suç işleyen kişiler de genellikle örgüt yöneticilerinden veya diğer üyelerden emir alır. Ancak örgüt üyeliğini belirleyen esas unsur, bireyin örgüt hiyerarşisindeki emir ve talimatlara sorgulamaksızın itaat etmesi ve bu doğrultuda hareket etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşması için, kişi ile örgüt arasında organik bir bağ bulunması gerekir. Ayrıca süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren eylem ve faaliyetlerin varlığı aranır. Bununla birlikte, bazı durumlarda bu nitelikler olmasa bile sadece örgüt üyeleri tarafından işlenebilecek suçları gerçekleştiren failler de örgüt üyesi sayılır. (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, T:20.03.2018, E:2017/4012, K:2018/755.)

Örgütlü suçlarda hukuki destek önemlidir. İzmir ceza avukatı için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

TCK m. 188 Uyuşturucu Madde Ticareti Suçuyla ilgili makalemizi okumak için tıklayın.

Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 188: Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu Nedir?

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 188. maddesi, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticaretini suç olarak tanımlar. Bu maddeye göre, uyuşturucu madde üretmek, satmak, satılmak için muhafaza etmek, nakletmek ya da başkalarına temin etmek gibi fiiller ciddi cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir.

TCK Madde 188’in Kapsamı

TCK Madde 188, aşağıdaki eylemleri suç olarak değerlendirir:

  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etmek,
  • Uyuşturucu maddeyi satmak veya satılmak üzere muhafaza etmek,
  • Uyuşturucu maddeyi nakletmek veya başkalarına temin etmek,
  • Uyuşturucu madde ticareti için aracılık yapmak.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Cezaları

TCK Madde 188 kapsamında işlenen suçlarda ceza, fiilin niteliğine ve kapsamına göre değişiklik gösterir:

  • Temel ceza: 10 yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezası ve adli para cezası.
  • Suçun çocuklara, okul çevresinde, kamu görevlilerince veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde cezalar artar.

Nitelikli Haller ve Cezada Artırım

Bazı durumlar suçu daha ağır hale getirir:

  • Suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi,
  • Suçun kamu görevlileri tarafından görevlerini kötüye kullanarak işlenmesi,
  • Suçun okul, yurt, hastane gibi hassas bölgelerde işlenmesi,
  • Suç konusu maddenin eroin, kokain, morfin, bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, amfetamin ve türevleri olması.

Uyuşturucu Madde Miktarının TCK madde 188’deki Suç Niteliğine Etkisi
Uyuşturucu madde miktarı, kişinin suçunun ticaret mi yoksa kişisel kullanım mı olduğunu belirlemede önemli bir kriterdir. Yargıtay kararları, bu konuda yol gösterici niteliktedir:

  • Eroin: Yargıtay 10. Ceza Dairesi, bir kişinin yıllık ortalama 20 gram eroin tüketebileceğini belirtmiştir. Kararda, “Kıbrıs’a uyuşturucu madde getireceğine ilişkin alınan istihbari bilgi üzerine takip edilen sanığın otelden çıktıktan sonra kolluk görevlilerince yakalandığı ve kaldığı otelde yapılan aramada yıllık 20 gram olan kullanım sınırının çok üzerinde net 296.1 gram eroinin ele geçirildiği anlaşıldığından; olay tutanağı içeriği, sanığın aşamalardaki savunmaları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgeler dikkate alındığında, eylemi uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden…” denilmektedir. (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2013/2410 E., 2017/2719 K.) Daha detaylı bilgi için bu makaleye göz atabilirsiniz.
  • Esrar: Adli Tıp Kurumu raporlarına göre, kişilerin günde üç kez 1-1,5 gram esrar tüketebileceği kabul edilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, “…sanığın uyuşturucu maddeyi sattığı yolunda başka bir kanıtın elde edilememesi, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında belirtilen günlük kullanım miktarı dikkate alındığında, bilirkişi raporunda belirtilen 276 gramlık uyuşturucu madde miktarının iki aylık kişisel kullanım sınırları içinde olması, sanığın tüm aşamalarda evinde bulunan uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğu yönündeki aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmaktadır.” şeklinde karar vermiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-387 E., 2012/75 K.) Daha detaylı bilgi için bu makaleye de göz atabilirsiniz.

Hassas Terazi ve Uyuşturucu Madde Ticareti

TCK madde 188 uyuşturucu madde ticareti suçlarında, hassas terazinin bulunması önemli bir delil olarak değerlendirilebilir. Ancak bu durum, tek başına mahkumiyet için yeterli değildir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin kararında şu ifadelere yer verilmiştir: “…olay tutanağında ele geçen uyuşturucu madde gramajının 37.3 gibi kesin bir gramajla belirlenmiş olması, tutanak tanıklarının ilk derece mahkemesince dinlenilemediği ve olayın üzerinden geçen zaman dikkate alındığında itibariyle dinlenilmelerinin de sağlıklı netice vermeyeceği, bu haliyle sanığa ait terazide esrar bulaşığı tespit edilmiş olmasının tek başına sanığın suçu işlediğine ilişkin şüpheden uzak kesin delil kabul edilemeyeceği gözetilerek, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın beraatine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin mahkumiyetine hükmedilmesi, hukuka aykırı görülmüştür.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2024/2242 E., 2024/2730 K.)

TCK Madde 192: Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunda Etkin Pişmanlık

TCK Madde 192, uyuşturucu suçlarında etkin pişmanlık hükmü uygular. Bu nedenle suç işlendikten sonra pişmanlık gösteren ve suçun aydınlatılmasına yardımcı olan kişilere cezada indirim yapılması mümkündür.

Sonuç
Uyuşturucu madde ticareti suçu, Türkiye’de en ağır cezalara tabi suçlardan biridir. Yasal düzenlemeler, toplum sağlığını korumak ve suçla mücadele etmek amacıyla sıkı bir denetim ve yaptırım sistemi oluşturmuştur.

Siz de İzmir Ceza Avukatı arıyorsanız, bizimle iletişime geçebilirsiniz.